BİR DE CAN KURTARMA DERDİNDEKİLER VAR Kİ, ONLARA KALKAN ŞİDDET ELİ, UMARIM EN KISA SÜREDE KIRILIR..!!!”

Deprem felaketi yaşadık. Biz de hissettik 400 kilometre uzağımızdaki büyük sarsıntıyı.. Aklımıza önce sevdiklerimiz geldi, evde kalan çocuklarımız, işteki eşlerimiz..
Bir de, yaşam ortaklarımız vardı evde bizle bir olanlar.. Mesela bizim Pati bey…
Deprem sonrası, önce kızımı aradım..Malum okullar yok, eğitim uzaktan..Ben gibi bir çoğumuzun çocuğu evdeydi yani deprem anında.. Kızım ile konuştuk, sakindi, daha da sakin ol dedim.. “Baba, bizim ev güvenli mi, dışarı çıkayım mı?” diye sordu, ne yanıtv ereceğimi bilemedim önce.. Sonra dedim ki;
 “Büyük sarsıntıyı atlattık bence, bence evde kal.. Bu deprem öncü değil bence.. Büyüğü oldu, bundan sonrakiler  şiddeti az artçılar olur..” şeklinde sözler ettim, paniklemiş olsam da bende, paniklediğimi belli etmemeye çalıştım kızıma..
Bu arada, Pati bey de geçti aklımdan.. Öyle ya, depremin sonraki süreci ve tehlike  olasılığı yüksek olabilir ise, evde kalmamalıydı..
Dilimin ucuna geldi lakin, demedim kızıma bir şey.. Sen çıkar isen Pati’ yi de al yanına falan diye…
İzmir’den gelen bir habere takıldı şu an gözlerim.. Abonesi olduğuz İHA’ dan bizlere servis edilen o habere..
“Genç kadın depremde öldüğünü sandığı muhabbet kuşunun kurtarılmasıyla sevinç gözyaşları döktü.” Başlığı ile geliyordu haber, ne garip.. Tam da can dostlarımız, yaşam ortaklarımızdan söz etmiş iken…
Haberin devamı vardı, özetlenen şekliyle kaleme alınan üstelik.
Bir can hikayesi..Enkazdan kurtarılan bir can.. Bir kuş…
Hayvanları sevmeyen, insanları sevemez deriz ya.. Beslediği kuşunun canı derdindeki bir insandı habere konu olan.
“- Bir bölümü yıkılan apartmanın 7’nci katındaki dairede kafesinde bırakılan muhabbet kuşu, itfaiye ekipleri tarafından kurtarıldı “ spotuyla geliyordu bir detay..
Sonrası şöyle bir ifade; “- Kafesi alıp, kuşunun yaşadığını gören genç kadın sevinç gözyaşları döktü.”
Nasıl sevinmez ki insan.. O da bir can taşıyor kuş olsa da, öyle değil mi..!!  
 
 Depremin merkezsi İzmir’ deki meslektaşlarım Suat Metin - Burak Yalman’ ın hberinde, şöyle anlatılıyordu yaşanılanlar..
“ İzmir’de bir bölümü yıkılan apartmanın 7’nci katındaki dairede kafesi içerisinde bırakılan muhabbet kuşu, itfaiye ekiplerinin merdivenle eve girmesi sonucu kurtarıldı. Kuşunun yaşadığını gören sahibi genç kadın, mutluluk gözyaşı döktü.
İzmir’deki 6,6 büyüklüğündeki depremde Bayraklı ilçesi Karagül Apartmanının bir bölümü yıkıldı. Apartmanda herhangi bir kişi yaralanmazken, binaya giriş çıkışlar kapatıldı. Deprem anında ise evde bulunan Gizem Karagül, yıkılmaları fark edince apartmandan dışarıya çıktı.
Bu sırada panikle evde bulunan muhabbet kuşunu alamayan genç kadın, aşağıya indikten sonra bir daha binaya giremedi. Kuşunun sağlığından endişe eden genç kadın, bir süre gözyaşı döktü. Bölgede hazır bekleyen itfaiye ekiplerine durumun bildirilmesi üzerine kurtarma çalışması başlatıldı. Bir itfaiye eri, evin balkonundan içeriye girerek, kafesteki muhabbet kuşunu aşağıya indirdi ve genç kadının eşi Halil Karagül’e teslim etti.
Kuşunun yaşadığını öğrenen Gizem Karagül’ün gözyaşları sevinç gözyaşlarına dönüştü. Kafesi eşinin elinden alan Karagül’ü yakınları teskin etti.
 Deprem anında eşinin evde tek başına olduğunu belirten Halil Karagül, ‘Eşim arkadaki binanın tamamen yıkıldığını görünce de binadan inip oğlumun yanına geçmiş. Kuzey için çok önemli bir kuştu kartal. 2 gündür depremden dolayı onu alamamıştık. Sağ olsun arkadaşlar yardımcı oldular. Üzerine bir şeyler dökülmüş biraz, başka bir sıkıntısı yok’  dedi. “
BİR YANDA DA, İŞİ CAN KURTARMAK, İŞİ ŞİFADAĞITMAK OLANLARA ŞİDDET…
Ne garip dünya.. Bahsedeceğim vakayı Çanakkale’den, Sağlık Teşkilatımızın çalışanlarının hakları için kurulmuş STK’ da görev üstlenmiş bir isim aktarıyordu sosyal medya hesabından.. Anlayana  sertti sözleri ya neyse..
Türk Sağlık Sen, Çanakkale Şubesi Başkanı Turan Çavdar, paylaşımında;
“Fedakarca verilen hizmetin karşılığı bu olmamalıdır.” diyordu önce, sonra da ekliyordu;
 “Sendikamız Yalova şube Başkan yardımcısı Doğan NERGİZ filyasyon ekibinde görevi başında iken darp edilerek yaralanıyor.
Geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Hastalara şifa dağıtmak için canla başla görev yapan sağlık çalışanlarına bu davranış Allah’tan reva mı ?” diye…
Vurgusu geliyordu bir de, yanıtı merak konusu sorusu eşliğinde.. Yani tam da şöyle;
“Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin hangi boyutlara ulaştığına bir kez daha şahit olduk. Bu acımasızca davranışa artık dur deme zamanı gelmedi mi?”
Bar bar bağırasım var şuan; “Arama kurtarmada, filyasyonda, trafik kazası, yaralanma, dahası bilmem ne bela..Başımıza gelebilecek ön kötü durumda, imdat dediklerimize hakikaten bu reva mı?