Sosyal Medyadan gelen güzel ve anlamı büyük, ortak duygu-düşüncelerimizi yansıtan paylaşımlarla sizlere, arada bir merhaba demek gerek !?..

Sosyal Medyadan gelen güzel ve anlamı büyük, ortak duygu-düşüncelerimizi yansıtan paylaşımlarla sizlere, arada bir merhaba demek gerek !?..
Şairlikte Kahramanmaraş doğurgan (velûd) bir yer. N.Fazıl’dan, A.Karakoç’a, Âşık Mahsuni’ye kadar… Bu gün ilk paylaşımımız, Kahramanmaraş-Elbistan doğumlu şair Ali  AKBAŞ’TAN… 
TAŞLAMA                            
Dün gece,
Lezizdi et,
Zengindi masa,
Hindiler semiz,
Ve kadehler lebrîzdi;
Doyduk tıka basa,
Şiire yer kalmadı.

Evet,
Tekmildi heyet,

Derindi muhabbet,
Genç Türkologlar,
Ve heybetli müderrisler,
Çok ciddî şeylerden bahsettiler,
Elbirliğiyle kurtuldu memleket,
Şiire yer kalmadı.


Çay, kahve, tütün...
Derken bastı  rehâvet,
Belki de şişkebap şişirdi bizi,
Gazlı sular içildi sindirmek için.
Uykumuz kaçsın diye,
Sulu fıkralar anlatıldı,
Şiire yer kalmadı.


Şiir kuş ölüsü kirli sularda,
Çimenler üstünde gül kurusu...
Kim takar göğsüne bu solgun gülü?
Öyle yüksek sesli hatipler varken,
Delikanlıların kanı böyle kaynarken,
Kim dinler âvâre bülbülü,
Şiire yer kalmadı
.

Dün, bir kere daha öksüzdü şiir,
Perperişan evine döndü şair,
Yırttı bütün yarım evraklarını,
Katletti ne varsa şiire dair.
Siyaset, doktrin, moktrin,
Vesâir, vesâir,
Şiire yer kalmadı.

*lebrîz (Farsça) =Taşacak kadar.
BUNLARI  BİLİYOR MUYDUNUZ ?..

Harika Bilgiler.

* Likyalı erkekler ölülerini gömerken, şeytan yüzlerini görüp sonradan kendilerine musallat olmasın diye kadın kılığına girip, yüzlerini gizliyorlardı. ŞEYTAN GÖRSÜN YÜZÜNÜ deyimi de buradan geliyor...
* Adolf Hitler, 17 yaşındayken Haydarpaşa gar inşaatında Alman işçi ve ustalarla birlikte 2 yıl çalışmıştır.
* Atatürk'ün "Türk, öğün, çalış, güven" sözünde geçen "ÖĞÜN" kelimesi övünmek anlamında değil, Orhun yazıtlarında Bilge Kağan'ın, Türklere hitaben söylediği "Türk, bodun, ertin, ökün" sözündeki "ÖKÜN" kelimesinden gelir ve "DÜŞÜN, DERS AL" anlamındadır.
"Gamzedeyim deva bulmam" şarkısında geçen 'gamzedeyim' kelimesinin gamzeyle falan alakası yok, 'gam-zedeyim' (üzüntü sahibiyim) anlamındadır (afetzede gibi)
* "Kel alaka" sözündeki 'kel', Fransızca 'ne' anlamına gelen 'QUEL' kelimesinden gelir ve "ne alaka" anlamında kullanılır. Zamanında her cümlesine Fransızca bir kaç kelime katıp, artislik yapan biri tarafından Türkçemize girmiştir.
* RayBan markasını oluşturan kelimeler olan "ray = ışın", "ban = yasaklama" demektir. yani ışın yasağı (ışını defetme) anlamına gelir.
* Tuvalet anlamında kullandığımız 100 numara, İngilizce "loo" kelimesinden gelir ve evet tuvalet anlamındadır. tamamen algı meselesi yani.
* Vatan yahut Silistre oyununun gerçek adı "Vatan" dır. Uygulanan sansür nedeniyle bir süre "Silistre" adıyla oynanmış, daha sonra sansürün kalkmasıyla kafa karışıklığını önlemek için "vatan yahut silistre" adıyla sahnelenmiştir.
* Napolyon kirazı diye bir şey yoktur. kirazıyla meşhur Bursa Uluabat'ın eski adı Apolyont'tu, vatandaşın dili Apolyont'a dönmeyince oldu sana Napolyon kirazı...
* Antik Mısırda hamile kadınlar bir kaç gün boyunca arpa ve buğday tanelerine idrarlarını yaparlarmış. eğer arpa filizlenirse bebeğin ERKEK, buğday filizlenirse bebeğin KIZ olacağını anlarlarmış.
* "Happy Moon's cafe" nin ismi, sahibi Hüseyin Aymutlu'nun soyadından geliyor. Tikican ve kokoşları derinden sarsacak bir bilgi bu evet ama adam da haklı "aymutlu cafe" olsa gitmezdiniz.!
* Esenboğa havalimanı adını, Ankara savaşında TİMUR'UN meşhur fil ordularının komutanı olan "İsen Buga" dan gelmekte olup, sağlıklı, mutlu öküz manasına gelir.
* Anason min. % 40 alkolde çözündüğü için rakı renksizdir, su katıldığında alkol oranı azaldığından anasonun çözünürlüğü düşer ve beyaz renkte görünür hale gelir.
alın bu bilgiyi sabahlar olmasın...
* İskambil kartlarından kupa arslanı, maça ORDUYU, karo orta sınıfı, sinek fakir halkı temsil eder. Teoman "kupa kızı sinek valesi" derken boşa şarkı yapmamış yani.
* Firavunları sinekten korumak için, yanlarında her tarafına BAL sürülmüş, çıplak köleler bulunurdu.
YAŞAM YOLCULUĞU !..

Annesi ve babası, her yıl oğulları Martino'yu, yazın büyükannesinin yanına gönderirken trende ona eşlik edip bir sonraki gün aynı trenle eve dönerlerdi.
Biraz büyüdüğünde Martino anne ve babasına dedi ki:
-Artık büyüdüm, bu yıl büyükannemin yanına tek başıma gitmeyi denesem, ne dersiniz?
Kısa bir tartışmadan sonra anne ve babası bu konuda fikir birliğine vardılar. İstasyon platformunda ona el sallayıp uğurlarken ve vagonun penceresinden son tembihlerini yaparken, Martino aynı şeyleri tekrarlamaya devam etti:
-Evet , biliyorum, biliyorum, yüzlerce kez söylediniz...!
Tren kalkmak üzereydi ki babası:
-Oğlum, eğer birdenbire kendini kötü hissedersen ya da korkarsan bu senin için.! dedi ve oğlunun cebine bir şey koydu.
Ve çocuk artık tek başınaydı, vagonda oturmuş, yanında annesi babası yokken, ilk kez yalnız, pencereden dışarı bakıyordu. Etrafında yabancı insanlar birbirleriyle itişip kakışıyor, gürültü yapıyor, kompartımana girip çıkıyorlardı, kondüktöre, yalnız yolculuk yaptığına dair bir yorum yaptı, birisi ona acır gibi baktığında ise çocuk aniden ilk kez kendini rahatsız hissetti ve bu rahatsızlık her bakışla daha da arttı.
Artık korkuyordu. Başını önüne eğdi, koltuğun köşesinde adeta büzüştü ve gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı. İşte o anda babasının cebine bir şey koyduğunu hatırladı. Titreyen elleriyle, el yordamıyla o küçük kâğıt parçasını buldu ve açtı. Kâğıtta şunlar yazılıydı:
-Oğlum, biz son vagondayız.
Yazarın notu;
Çocukların yalnız gitmesine izin vermeliyiz, onlara güvenmeliyiz, ama korktuklarında da SON VAGONDA olmalıyız !?..  Çeviri : Bahar Uysal Hamaloğlu
KKTC’de  Kaktır-Gitsin; Çektir-Gelsin’in son gününden SEVGİLER…
 
                                                                   18.10.2020
Dr. Hayrettin Parlakyıldız
           Kıbrıs İLİM Üniversitesi