Kendi karnını doyurup, melun melun bakan can dostları atlamayan bir genç..

Kendi karnını doyurup, melun melun bakan can dostları atlamayan bir genç..
Aslında orta yaşlı.. Lakin, belli ki gönlü genç. Etrafından dolanıp, sonra bir kenara çekilen yavru kedilerin yanına gidiyor koşar adım. Üstelik, kendisinin yiyip bitirdiği peynirin aynısından alarak..
“Senin için yenisini aldım. Benim ki bitti” şeklinde sözler mırıldanarak, minik kediye ikramda buluyor.. Bu arada, etrafında toplayanlara, “Birazcık sabır.. Sizlere de var elbet..” diyor..
Hayli dikkatimi çeken bu davranışın sahibini başlarda tanıyamadım.. Fotoğraf çektikten sonra dikkat ettim ki, tanıdık bu yürekli adam..
Üstelik, 90’lardan bildiğim bir isim.. O yıllar, Hürriyet haber Ajansı’nın Çanakkale temsilcisiyim..
 Fax var büroda. Belirli zaman aralıkları ile, bakımı gerek.. O  yıllardaki elektronik haberleşmenin en önemli gereci çünkü fax…
Önemle inceleyip; “Aman agacım.. Sorun çıkmasın.. İyice bakalım da ..” diyerek, işinin kakhını veren bir isim. Özcan Örs
“Vallahi bravo..” diyorum Özcan’ a..
Gülümsüyor bilindik haliyle önce.. Sonra da; “Niye ki ağabey!” diye soruyor..
Can dostlara verdiği bir lokma yiyecek, daha doğrusu meşhur Ezine peynirinden dolayı bravo dediğimi söylediğimde;
“Lafı mı olur ağabey.. Öyle muhtaçlar ki bu canlar, sevgiye ve ilgiye, bu da hepimizin görevi olmalı ”” diye ekliyor Özcan..
Böylesine bilinçlensek keşke hepimiz.. Her birimiz, böylesi tutumun insanlık görevi olduğunu bir kabullense keşke..
Bahsettiğim bu olaya, müdavimi olduğum simit evinde, Nar’da tanık oldum dün.
Kimileri, pist, pist, pist diyerek tepki veriyor çoğunlukla bu minicik canlara.. Kimileri de, suyu bir tas ile sunacağına kediciklere, üzerine dökmeyi vazife sanıyor..
Haliyle tepki veriyorum.. Tanık olduğum bu olumsuz durumlara; “Ne yapıyorsun arkadaş..!!!”  diye çıkıştığım da oluyor zaman zaman.. Fakat, kimin umurunda..!!!
Beraberinde, 3-5 yaşındaki torunuyla gelen dede ve nineler,tıp kı Özcan gibi çoğu kez.. Ve de, torunlarına öyle güzel örnek oluyorlar ki; bir lokma Simit ve ya Karaköy poğaçayı paylaşır iken kedilerle;
“Bak kuzum..” diyor önce torununa, sonra ekliyor;  “Onların ağzı dili yok, isteyemez acıktım diyemez..” şeklinde sözlerle..
Kısacası dedeler ve nineler, Paylaşmayı öğretiyor gelecek nesline..
 İnsanlık gereği yapılması gerekenden söz ediyor, genç zihinlere. Bizati örneği kendisi olarak..
 Bu davranış sahiplerine rastlayınca, kalkıp ellerine sarılıp öpmek geçiyor çoğu kez içimden.. Ne var ki malum.. Koronalı günler, bu nedenle öyle uzaktan uzaktan temassız teşekkürler..
Muhtemeldir ki, çocukluğunda öğrenmiş Özcan, bir yudumu bir lokmayı böyle paylaşmayı..
Muhtemeldir ki, o da şimdilerdeki yeni nesil gibi şanslıydı, çünkü  insanlık dersini ön planda tutan dede ve ninelerinden birine sahipti..
Gelelim birilerine. Kediye bir yudum su vereceğine, kovmak için üzerine serpenlere.. Yazıklar olsun!!!       
Bahsettiğim olaya tanık olursam yeniden, fotoğraflayıp paylaşacağım.. Demedi, demeyin..
Özcan’dan söz ettim bu gün, acayip ısıttı içimi çünkü dün..
Özcan’ ın soy ismi Örs.. Örs, demirin dövüldüğü şekillendiği yerdir bilirsiniz.. Soy adı gibi, bir güzel işleme imza attı Özcan, hadi gel de şimdi söz etme..
Bir tutam peyniri, önce ufaladı, minik kedinin yiyebileceği hale getirdi.. Bunu da vurguluyorum, çünkü bazıları abartıyor konuyu.
Niyet güzel, lakin hareket yanlış. Neden mi?
Koca simidi ikiye bölüp, tak diye atıyor kediciğin önüne.. Sonra da; “Nanköre bak, yemiyor da…!!!” diye çıkışıyor kediciğe..
Yiyebileceği bir yudum.. Nasıl yesin ki kedicik koca simidi..
Bir de, yaz günlerinde susuz bırakmayın sokak yaşayanlarını uyarısını yanlış anlayan birileri.. Suyu kediciğin, köpeğin üzerine uzaklaşsın diye atmayacaksın..
Bir tasa koyup vereceksin içsin.. Bak o vakit, nasıl yerine getirecek, senin “hadi buradan git..”  isteğini…
Özcan kardeşim, içimden geçenleri dile getirmeme vesile olan hareketinden dolayı, öncelikle sana teşekkürler.. Rabbim gönlüne göre versin her daim..
Bildik mesajla, haydin hoşça kalın.. Maske, Mesafe ve Hijyen…