Ne de güzel, ne de okkalı bir söz..  Bence, on numara, beş yıldız..



Ne de güzel, ne de okkalı bir söz..  Bence, on numara, beş yıldız..
Dünyanın gözü kulağı Ege ve Akdeniz’deki gelişmelerde.. NATO devrede. Müzakere masası önerisinde..
Türkiye’nin de istediği,. Üzerine basa basa dediği  buydu ya, neyse…!!!
Mesele, herkesin bildiği ve az buçuk bilgi sahibi olduğu mesele.. Ege ve yine Yunan şımarıklığı..
Uzatmayayım, dün gelen hayli anlaşılır ve hayli okkalı açıklamalardan bahsedeyim.
Bakan Çavuşoğlu’ nun sözleri deyeyim: "Yunanistan'ın NATO Genel Sekreteri'ni yalanlaması ibretliktir"
Yani, anlatmaya gerek yok durumu.. Şımarık deyince kızıyor birileri..
 "Kendileri ile görüşmenin bir lütuf olduğunu düşünerek, onlarla görüşmek için tüm haklarımızdan vazgeçmemiz gerektiğini düşünüyorsa bu olmayacak" diyerek, ne de güzel laf etmiş sayın Çavuşoğlu..
Dahası da var aslında denilenlerin. Misal:"Yunanistan attığı adımlarla diplomasiden yana olmadığını gösterdi" şeklindeki net vurgu..
Ve de, krizi tırmandırma ve daha da kızıştırma çabasında olduğunu bildiklerimize edilen şu söz; "Fransa’ya tavsiyemiz; bu histerik anlayışın kimseye faydası yok"
Ayrıca da; "Fransa’yı komik duruma düşürüyor" tespiti.. Bu sözlerin sahibi, sayın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu.
Başkent gündemine göz atar iken dün, abonesi olduğumuz İHA’ nın bizlere servis etitği bültende rastladım bu habere.
NATO'nun Doğu Akdeniz adımına ilişkin değerlendirmede bulunan sayın Bakan’ ın açıklamaları yer buluyordu, bahsettiğim bu haberde.
İfadeleri hayli açık şekilde geliyordu sayın Bakanın. Diyordu ki; "Yunanistan'ın NATO'yu yalanlaması gerçekten ibretliktir. Burada yalan söyleyen Yunanistan, önce olur verdi, sonra bu oluru vermediğini söyledi. Bu doğru değil. Biz Türkiye olarak genel sekreterin bu tür girişimlerine destek vereceğimizi söyledik. Kendileri ile görüşmenin bir lütuf olduğunu düşünerek, onlarla görüşmek için tüm haklarımızdan vazgeçmemiz gerektiğini düşünüyorsa bu olmayacak"
Bu açıklamaların nedeni , NATO’ nun önerisi.. O öneri aslında Türkiye tarafından dile getirildi. Otur masaya çözelim şeklinde düşünen bizdik yani.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in Türkiye ve Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de çatışmayı önleme mekanizmaları kurmak için teknik görüşmeler yapmak üzere mutabakata vardığını açıklaması ve Yunanistan'ın bunu yalanlamasına ilişkin hayli net ifadeler, dün Başkent’ten geldi.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de var olma hedefinin net sınırlarla belli olduğunun altını çizerek edildi sözler. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu;
 "Doğu Akdeniz’de tek bir hedefimiz var. Türkiye Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türk halkının hakkını savunmak.
Kimsenin hakkında gözümüz yok. Faaliyetlerimizi de bu doğrultuda yürüttük, yürütüyoruz.
Bunu yaparken de Akdeniz etrafındaki ülkelerle işbirliği yapabileceğimizi başından beri söylüyoruz. Esasen bugüne kadar bu iş birliği olmadığı için biz kendi faaliyetlerimizi başlattık. Bu süreçten sonra iyi niyet girişimleri oldu. Avrupa Birliği’nden, Merkel’den dönem başkanı olarak ve Yüksek Temsilci Borrell’in de iyi niyet girişimleri oldu" diyordu..
Ve ardından da ekliyordu sayın Bakan;  "Maalesef Yunanistan NATO Genel Sekreteri'ni yalanladı" diye..
Böylesi bir durum yani, komşunun sözüm ona hak talebi.. Yalman dolan falan filan..
Türkiye ve Yunanistan'ın iki NATO üyesi ülke olduğu herkesin malumu. Sayın Bakan bunu hatırlatarak ediyordu lafını.
 "İki NATO ülkesi arasında herhangi bir çatışmanın yaşanmaması için Bürüksel’ de NATO Genel Sekreteri bir girişimde bulundu. NATO’da bazı tekliflerde bulundu. Bir çatışmanın, kazanın yaşanmaması için. Teknik düzeyde Yunanistan ve Türkiye’nin içinde olduğu görüşmenin başlaması konusunda düşüncemizi sordular. Biz de 'Memnuniyetle' dedik, 'Biz her zaman görüşmeden yanayız. Dolayısıyla böyle bir girişime hayır değil evet deriz.' Bunu açıklayabilir miyiz diye sordular. Aynı soruyu Yunanistan’a da sordular.
Yunanistan’ın gerçek yüzünü görmek bakımından NATO Genel Sekreteri bir açıklama yaptı. Yunanistan yalanlamadı onu. Daha doğrusu o açıklamanın doğru olup olmadığını söylerken doğruyu söylemediler.
Yunanistan da olur verdi. Oluru aldıktan sonra NATO Genel Sekreteri açıklama yaptı. Biz şaşırmadık, maalesef Yunanistan NATO Genel Sekreteri'ni yalanladı. Yalan söyleyen Yunanistan’ın kendisi. Yunanistan bir kere daha esasen diyalogdan yana olmadığını gösterdi.
Geçmişte yaşadık bunu, ondan şaşırmadık diyoruz.
Yunanistan'la Merkel’in ricasıyla ortak bir açıklama yapma çalışması yapmıştık.
Bir günden az süre kala Yunanistan Mısır’la gitti gizli anlaşma imzaladı. Almanya, Borrell şaşırdı ama biz şaşırmadık. Yunanistan attığı adımlarla diplomasiden yana olmadığını gösterdi" vurgusu yaparak.
Olay bu kadar basit aslında.. Dünya da gördü sonuçta.. Şımarıklığı ve yalancılığı.. Bu da benim naçizane fikrim.. katılırsınız, katılmazsınız..!!!
 "Yunanistan önce olur verdi, sonra bu oluru vermediğini söyledi" diyerek, bir başka balık açıph sayın bakan, sonra da ekledi   Yunanistan'ın olumsuz tutum sergilemeye devam ettiğini vurgulayıp…
Tam olarak şu sözler geldi Başkent’ten;  "Yunanistan'ın NATO'yu yalanlaması gerçekten ibretliktir. Burada yalan söyleyen Yunanistan önce olur verdi, sonra bu oluru vermediğini söyledi.
Bu doğru değil. Biz Türkiye olarak genel sekreterin bu tür girişimlerine destek vereceğimizi söyledik."
Ve de asıl olan gerçek.. Aslında durumun özeti. Kimin için mi, elbette ki komşu için.
Sayın bakan; "Kendine güvenen diyalogdan kaçmaz" diyordu ki, etrafta kendini güvenen aradı gzöler..
Şımarık çok, yalancı çok.. lakin kendine güvenen pek yok..
 "Fransa’nın Türkiye’den net bir şekilde özür dilemesi gerekiyor"  sözü de vardı ki Başkent’ten gelen.. Vallahi, bu da ayrı bir gerçek..
 Fransa'nın Doğu Akdeniz tutumunu eleştiren sayın bakan Çavuşoğlu, "Yunanistan’a en çok destek veren, kışkırtan kim; Fransa. Fransa’nın başka derdi var.
Fransa bir terör devleti kurma planı suya düşünce 'bizden izin almadınız' gibi küstahça edalara büründü. Ben yanı başımızda terörle mücadele ederken, Fransa’dan izin mi almam gerekiyor.
Libya’da darbeci Hafter’i destekleyerek hata yaptı. Orada da çıkarları olabilir anlıyoruz. Fakat sahada işler öyle olmadı. Denge değişti, Hafter yenildi. Macron histerik bir hale büründü, o hisleriyle ne yapacağını şaşırdı. Hemen ardından Doğu Akdeniz’de bizim gemilerin taciz ettiğini söyledi, bunu belgeleyemedi rezil oldu. Biz böyle bir tacizin olmadığını belgeledik. Belgelesin tamam eyvallah. Belgelemiyorsa Fransa’nın Türkiye’den net bir şekilde özür dilemesi gerekiyor. Lübnan’a gidiyor, Türkiye’yi kötülüyor. Lübnan’ı arka bahçesi gibi görüyor. Biz zor zamanlarda ellerinden tutmak için gidiyoruz. Macron bir sömürgeci edasıyla gidiyor, oradaki cumhurbaşkanını, yönetimi, insanları aşağılıyor. Diğer taraftan ‘Türkiye’ye dikkat edin, Türkiye’nin burada çıkarları var.' Biz gittiğimiz yerlere kazan kazan anlayışı ile gidiyoruz" ifadelerini kullanıverdi dün.. Özar gelcek mi, bence ksinlikle gelmeli. Peki ya, özür dileyecek yürek var mı birilerinde, o konuda da benim bir bilgim yok..
Lafı uzattım, farkındayım.. Benim de huyum bu..
Haydin kalın sağlıcakla. Bunun için de ebetteki; ‘Maske, Mesafe, Hijyen…’