Sanırım yine her zaman ki gibi işe geç kalmıştım ve o sabah, her sabah yaptığım gibi yürüyordum.

Sanırım yine her zaman ki gibi işe geç kalmıştım ve o sabah, her sabah yaptığım gibi yürüyordum.
9,30’da yürümeye başladım, güneş yine yakacaktı. Ama alışkanlık alışkanlıktır.
Karantinadan beri, babam gibi, her gün yürümeye başlamıştım.
Güneş tepemde diye yürümeyecek değildim.
Bedenime verilmiş bir sözü tutar gibi, sorgusuz sualsiz yürüyordum artık.
Yürüyüş üç bölümden oluşuyordu...
Kayalardan zıplamalı zor yol, sonra uzun plaj, sonra ormanda patika. Zor yol bitmişti. Sıra uzun plajdaydı.
Şezlong kapmak için, herkesin cep telefonu ışıklarıyla, sabah beşte buraya indiklerini duymuştum. Doğruydu bence.
Çünkü sabah kaçta yürürsem yürüyeyim doluydu bütün şezlonglar.
Uzun plajdan geçerken en sevdiğim şey, bu şezlonglardaki kitaplara bakmaktı.
Bu yaz ne okunuyordu?
Öyle herkesin hep bir ağızdan okuduğu bir kitap yoktu.

Kadınlar yine insanı çözmeye çalışıyorlardı.
Bir sürü spiritüel, astrolojik, metafizik, kişisel gelişim kitapları...
Sonra hiç beklenmedik bir kitap ilişti gözüme: Edith Wharton a ait bir kitap tı adı çok ilgimi çekmişti: Mihenk Taşı ismini görünce bir anda duraksadım.
Sanki benim yazmak istediğim bir kitap gibi bir şeydi.
Bir psikoloğun ya da pedagogun okuduğunu düşündüm. Ya da öğretmenin.
Bilmiyorum ama ilgisini çekiverdi işte bir annenin. Kafama not ettim, sonra da buldum kitabı.
 
İlk defa okuyordum bu yazırı, Edith Warthon:
Ve ben biraz bilgi vermeden geçmek istemedim beğendiğim kitabın yazarı hakkında:
  24 Ocak 1862 yılında New York'ta dünyaya gelmiştir. En çok "Masumiyet Çağı" adlı romanı ile tanınmış, 1921 yılında Pulitzer Ödülünü kazanmıştır. I. Dünya Savaşı sırasında Paris'te Kızıl Haç örgütü için yaptığı yardım çalışmalarından dolayı Fransız Legion d'honneur nişanı ile ödüllendirilmiştir.
Bahsettiğim Kitapta biraz trajedik bir sonla bitsede ilkbaşta ismi ne kadar da dikkat çekici gelmişti bana sonra alıp okumayı seçtim. İyiki okumuşum diyorum çok beğendiğim bir roman ve iyiki bu kadını tanıma fırsatım da olmuş:
 Mihenk Taşı denilince aklınıza gelen ne oluyor die sormadan da geçmek istemedim:
Mihenk Taşı, saplantılı ve iddialı bir aşkın kabul edilmezliklerle dolu halinin derin bir ifadesi. Aşkta korkmanın, gerçeklerden kaçmanın ve dürüstlükten ödün vermenin maliyetini ortaya koyuyor ve gözlerimizin içine bakıp, 'Korkusuzca sevin, ' diyen Bayan Aubyn'in, aşkındaki korkularını kendisinden nasılda uzağa taşıyabildiğini gösteriyor. Glennard, hayranlık duyulacak çekiciliğiyle, iki farklı kadında izler bırakırken, yaşamının dersinide Aubyn sayesinde alexa'dan alıyor: Bir kadını en mutlu eden şey, sahip olduklarını sevdiği insana verebilmenin huzurudur.
Kadın olmak, dengeleri korumak gerçekten çok zor. Kendi hem cinsimizin bile bakış açısı bu kadar sığ iken çoğu zaman nasıl çıkacağız bu bataktan bilmiyorum.
Çok feminist değilim ama kadın olmayı çok önemsiyorum. Mesela sırf kadın olduğum için bana dayatılan şeylerden nefret ediyorum. O işi sadece cinsiyetimden dolayı benim üstlenmem gerekiyormuş gibi davranılması gerçekten çileden çıkarıcı bir durum. En azından benim için. İlk evlendiğim zamanlar ev işi yapmak çok zor gelmişti mesela. Hala da gelmiyor diyemem :) Tabii ki kendi evim kendi düzenim ve temiz yaşamak istiyorum. Ama burada unutulan şey benim bu evde tek yaşamadığım! Yaşları birbirine yakın iki insanın aynı evi paylaşmasında ki görev dağılımının erkekte eve para getirmek, kadında ise ev işlerini yapmak olması fikri benim kabullenemediğim şey.
 
Seçtiğiniz hayat arkadaşı yanınızda duran biri olsun. Her koşulda her aşamada sizi yalnız bırakmayan, elinizden sımsıkı tutan... Ne olursa olsun sizin kararlarınıza saygı duyan biri olsun. Öyle kocamdır ona sormadan iş yapamam dediğiniz biri olmasın.

Başta bu fikrin yıkılması gerek. Yıkılsın ki o evde büyüyen çocuk erkek olduğu için sadece işe gidip geleyim kalan her şey önüme gelsin algısıyla büyümesin... Yıkılsın ki o evde büyüyen kız babasına ve abisine hizmet etmenin asli görevi olmadığını bilsin... Burada büyüğe hizmet ya da saygı duymak anlatmaya çalıştığım şeyler bunlar değil. İşin ana fikri cinsiyet!

Evet, kadınlar olarak yapacak çok şeyimiz var. Evet, güçlüyüz evet yapabiliriz. Her şeyi aynı anda da başarabiliriz. Kariyer de yaparız çocuk da mesela.

Ama istiyor muyuz? Bence bu hafta bu konuyu bir düşünün derim, hayatınızda neleri isteyip istemediğinize karar verin…
SEVGİYLE KALIN