Sevgili okurlar, sizinle daha önce yukarıdaki başlıkla buluşmuştuk


Sevgili okurlar, sizinle daha önce yukarıdaki başlıkla buluşmuştuk, SOSYAL medyadan gelen paylaşımlardan uygun bulduklarımızı da arada bir buraya taşıyıp okuyucumuz olan siz takipçilerimizle paylaşacaktık.
N’aberle (whatsapp) gelen bu paylaşımın imlâlarını düzelterek aşağıya alıyor, bu gün de onlardan birini de köşemize taşıyoruz.
Bu gün TÜRKÜLERİN öykülerini bizimle paylaşan değerli dostum, eğitimci-emekli öğretim görevlisi (Gazi Eğitim Enstitüsü ve Ankara Üniversitesi) Mesut DİKBAKAN, aynı zamanda duygularını ŞİİRE döken arkadaşımızdır, onun dizelerinden bir-iki örnekle sizleri buluşturmak istedik.
Türkülerin, şarkıların dilini iyi bilirseniz; dinlerken farklı ritm yakalar, duygulanırken ANLAM kazanırsınız…
Klasik şairlerin dışında olup da günlük duygularını DİZELERE döken arkadaşları da köşemize misafir etmek, siz okuyucularımızla buluşturmak, bize de zevk verecek…
Şiir yazmak, şiir okumak-okutmak çok hoş bir uğraş, çok hoş bir paylaşım… Paylaşım bizden, okumak, yorumlamak sizden !..
TÜRKÜLERİN Dili
“Şafak Söktü Yine Sunam Uyanmaz” ne muhteşem bir türküdür? Böyle bir eser nasıl bir gönülden , nasıp bir acıyla beslenip çıkmıştır? Bütün türkülerimiz de ki gibi göz yaşartan bir hikaye..

Malatyalı Fahri Kayhan eşi Suna’ya büyük bir aşkla bağlıymış. Anadolu’nun pek çok kentinde olduğu gibi Malatya’da da kadınlar haftanın belli günlerinde toplanıp hamama giderlermiş. Suna hanım arkadaşı Neriman hanımla gidermiş hamama. Neriman arkadaşı Suna hanımın sırtında ki beni farketmiş ve kocası Mustafa’ya anlatmıştır.

Fahri Kayhan mahalle kahvehanesinde Mustafa beyle küfürleşmeye varan ciddi bir tartışma yaşar. Bu tartışmada Fahri Bey'in tehdidine karşı Mustafa ; “Sen önce karına sahip çık. Ben senin karının sırtındaki beni dahi biliyorum" deyiverir.

Eşine büyük bir aşkla bağlı olan Fahri bey, kahvehanenin ortasında donakalır. Mekanda ki insanların müstehzi bakışları altında eve gelir. Eşinin kendisini aldatabileceğine hiç ihtimal vermemektedir ama Mustafa Suna’nın sırtında ki beni nerden nasıl bilecektir ki?
Eve geldiğinde sevdiceğinin perişan halini gören Suna sorar ama boynu bükük kocasından cevap alamaz. Nihayet saatler sonra Fahri Kayhan yüreğini yakan , ruhunu daraltan , zihnini allak bullak eden olayı anlatır Suna’ya.
Suna kocasının dizlerine kapanır gözyaşları içinde ağlayarak , yalvararak tenine ondan başkasının elinin değmediğine ikna eder Fahri Beyi.

İnsanoğlu bu , kolay mı unutmak? Acabalar kurcalar durur Fahri Kayhan’ın beynini. O günden sonra ağzını bıçak açmaz , Suna’nın gözlerine bakamaz olmuştur Fahri Kayhan.Bir akşam yemek sofrasında hiç yoktan yere tartışırlar , Fahri bey sofradan kalkar evi terkeder gider.
Gece yarısı geldiğinde biricik Suna’sının ipe asılı cesediyle karşılaşır. Suna mektubunda
Sana daha fazla bu mutsuzluğu yaşatmak istemiyorum , ben sana hiç ihanet etmedim."diyerek canına kıymıştır.

Fahri Kayhan eşinin başında sabaha kadar göz yaşları içinde bu türküyü söyler ;

“Şafak söktü yine sunam uyanmaz
Hasret çeken gönül derde dayanmaz
Çağırırım sunam sesim duyulmaz
Uyan sunam uyan derin uykudan....”


Türküler böyledir. Yaşanmışlıkların ürünüdür türküler. Para kazanmak , şöhret olmak için değil saf , tertemiz yüreklerden ibrik ibrik süzülür gelirler. Türküler yazılmaz , yakılır.Aşkı , özlemi , gurbeti , ayrılığı , ölümü , vuslatı türkülerimizden güzel ne anlatabilir?

-Rize’nin Portakallık mahallesinden ünlü eşkiya Sandıkçı Şükrü’yü anlatan ; “Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmazı” ,
-Abdurrahim Karakoç’un alamadığı yarine yazdığı “Mihribanı”,
-Askerde verem olan ve yarini göremeden ölen askerin yaktığı “Hastane Önünde İncir Ağacını” ,
-Duyun’u Umumiye kolcularının vurduğu tütün kaçakçısı
Halil için yakılmış “Çökertmeyi”,
-Arap Mustafa’nın sevdiğini almak için çalışmaya gittiği gurbette yarinin bir hafta sonra düğünü olduğunu öğrendiğinde yaktığı ; “Zahidemi”
-Kervanla gittiği seferde vebaya yakalanıp Revan’da gömülen ve her gün kendisine bir demet kırmızı gül getiren tek oğlu Mehmet için anasının yaktığı ağıt ; “Kırmızı Gül Demet Demeti”,
-Çoruh boylarında yaşayan Kıpçak beyinin
kızını alamayıp kaçıran ve sonra beyin adamlarınca vurularak öldürülen Erzurumlu delikanlıyla , sırma saçlı Kıpçak güzelini anlatan “Sarı Gelini” ,
-Sürmeli bey adında Türkmen beyinin kızına aşık olan Bozok Yaylasında çobanlık yapan ve bey kızını vermeyince dergaha kapanan çoban için yakılan ; “Dersini Almışta Ediyor Ezberi” ,
-İsveç bandıralı gemiye çarpıp batan Dumlupınar denizaltısında mahsur kalan ve şehit olan 22 askerden birinin telsizden yaktığı ; “ Ah Bir Ataş Veri” ,
-At sırtında keşiflere giden , halkın sevgilisi olan dünyalar iyisi , gencecik Bodrum Hakimi Mefaret Hanımın intiharı üzerine yakılan “Bodrum Hakimini” ,
-Muğla’nın Gevenes köyünden can dostu iki arkadaş Mustafa ve muhtar Tevfik kahvede dama oynarken , kahveye gelip olay çıkaran ve küfür edip bıçakla kendisini yaralayan Ormancı Mehmet’e ateş ederken Mustafa’nın kazayla arkadaşı Tevfik’i vurması üzerine yakılan “Ormancıyı” ve daha nicesinin hikayesini bu türküleri dinlerken bilmek gerek....
Cem Kuyumcu ALINTI

ŞİİRLER
Açıklama yok.


Açıklama yok.

Açıklama yok.






ÇANAKKALE’den SEVGİLERLE !..

28.06.2020
Dr. Hayrettin Parlakyıldız
Kıbrıs İLİM Üniversitesi
E-posta: hparlakyildiz@mynet.com