Günümüz gençleri var yaaa, bunlara yapcak (yapacak ) bir şey yok... Çünkü, sıkıntı da yok, onlara göre ortada.

Günümüz gençleri var yaaa, bunlara yapcak (yapacak ) bir şey yok... Çünkü, sıkıntı da yok, onlara göre ortada.  Söyleyecek kelime çok, ama sıkıntı yok... Lakin yapacak bir şeyleri olmayanların sığıntı olanları çokkk...
Türkçe’yi daraltmak isteyenler, köreltmek isteyenler, konuşmalarıyla karşısındakini KÖR etmek isteyenler için en iyi ARAÇ (materyal) GENÇLİK !?...

Dolayısıyla, bu zümreyi durdurun içini doldurun SIKINTI YOK...
Yapcak bir şey de yok sözüyle;  bu bozuk fiile, isme yüklenen anlamla, “yap(a)cak-sıkıntı”  kelimesinin içeriği boşaltılmış, diğer boşaltılan kelimeler gibi…
sıkıntı
1. isim İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet.
2.isim, mecaz Sorun, mesele, sendrom, problem: TDK

Yerinde ve içeriğince kullanılmayan bu ve buna benzer kelimelerle; Türkçe anlatım daha da daraltılmıştır. Bu anlayış içinde; bu dili kullanmak, bu dille iş yapmak, bu dille iletişim kurmak, bu dille huzur bulmak, bu dille huzura gitmek zor, ama hazıra gitmek, hazırı tüketmek, HAZIRÛN yaratarak, hazır olan  EVET’e gitmek kolay ?!!.. 
Eskiden insanlarımızı,  bu kadar tanıyıp onlarla bu kadar içli-dışlı olmamıştık da kullandığı kelimeleri,  yaşadığı ve yaşattıkları zorlukları çözememiştik.. Hep Geçim derdinde olduğumuzdan insanlarımızı seçim derdine geçememiştik ?!.. 
Dili kullanmanın da dini kullanmanın da bildiğini-öğrendiğini birileriyle paylaşmanın da insana huzur vermenin de kaynağı da İNSAN iken İNSANI tanımadık; çünkü, insanı tanımak, insanı anlamak için; çalışmaktan-üretmekten, açlığı gidermekten, kavgaya-huzursuzluğa zamanımız yoktu, şimdi zamanımız ÇOK, tuzumuz KURU, suyumuz DURU, kelimelerimiz BASİT, laflarımız İRİ, yaşamamız- yaşatmamız ÖLÜ !?..
Yap-cak bir şey yok deyince, belki yaşamada huzur bulabilirsin, belki karşı tarafı AN-lık huzura kavuşturabilirsin de kendini BİRİNE bağımlı hale getirmeyi kolaylaştırarak, TÜKENMİŞLİK sendromunun farkında olamaz, BİATINI kolaylaştırabilirsin, o da senin TESLİMİYETÇİ tarzını oluşturur ki KİŞİLİKten ÖZGÜVENDEN söz edemezsin…
YAP-(A)CAK bir şey yok deyince, YAP-I-L-ACAK çok şeyi engelliyor, ALINTERİNİ ortandan kaldırıyor, birinin EMİRERİ oluyor, bu anlayış da güncelleşiyor…
Sonuç, yap-cak bir şey yok, yap-cak bir şey olmayınca da SIKINTI da yok !!? Dolayısıyla EL-e bakmak çok, EL gözlemek çok, ama YAP-CAK bir şey (!?)…
Duyguları-düşünceleri sözlü ifadeyle buluşturunca kelime veya söylem tasarrufuna bazen gidilebilir, ama bunu kurala dönüştürmek o dile, o dille yaşanılan kültüre ihanet değil mi?
Bu gençliği yetiştirenler KİM, onlar da ortada var-yok, dolayısıyla SIKINTI yok, kasıntı-kaşıntı ÇOK !..
Mum dibine IŞIK vermiyor, hep karşıya IŞIK veriyor; mumcunun hiç mi KABAHATİ yok !?..
Dili kullanamamak PARAZİT olmanın o da ezilmişliğin;  dilin kurallarını da bilip de bildirmemek VİRÜSÜN o da değersizleştirmenin  habercisidir…!?!
YAP (A) CAK çok şey var, O da KENDİMİZİ bilmek, DİLİMİZE güç vermek; kaşıntılı KASINTI olmadan dik durmak, gerçek anlamda seni seviyorum diyerek, internet şifresini değiştirmek !?
SEVGİYLE !..
14.06.2020
Dr. Hayrettin Parlakyıldız
Kıbrıs İLİM Üniversitesi
E-posta: hparlakyildiz@mynet.com