Zaman demek, hayat demektir.

“Bütün kararlar yürekten gelir. Zihin kararlı değildir, olamaz. Zihinle karar vermeyi istersen, asla başaramazsın. Sadece aydınlanma, Tanrı’nın varlığı, ölümden sonra hayat gibi büyük konulardan bahsetmiyorum. Büyük şeylerden bahsetmiyorum, küçücük şeyler için de – hangi sabunun ya da hangi diş macununun alınacağı gibi – aynı zorluk söz konusudur.” Osho
Demiş osho ne de güzel söylemiş aslında…
“Eskiden başıma gelebilecek en kötü şeyin, bir gün yapayalnız kalmak olduğunu sanırdım. Öyle değilmiş…Hayatta başınıza gelebilecek en kötü şey kendinizi yapayalnız hissetmenize neden olan insanlarla yaşamakmış.”
Zaman demek, hayat demektir. Hayatı değerli kılan, belirli bir zamanı kapsıyor olmasıdır. İş yaşamından özel yaşama kadar hayatımızı şekillendiren en önemli konulardan birisi de zamanın nasıl yönetileceğidir. Zamanı daha etkin şekilde değerlendirerek, yaşamınızdaki etkinliği de artırabilirsiniz. Bunun için yapmanız gereken, zamanın kısıtlı bir kaynak olduğunu aklınızdan çıkarmamak ve belirteceğimiz önerileri dikkatle yaşamınıza uygulamaktır.
Zaman yönetiminde önemli olan, işleri doğru yapmaktan ziyade, doğru işleri doğru zamanda yapmaktır. Kısaca zaman yönetimi: Zaman kullanımını kontrol altına alma sürecidir. Zamanı verimli ve etkili kullanma çabasıdır. Belli işlerin yapılmasını belirli zaman dilimlerinde tamamlamaktır .
Benim hayatımın belirlizaman dilimleri olmuştur hep. Ben zamanımı nasıl kullandığımdan bahsetmek istiyorum biraz:
 

  • Farkında olun. Zaman yönetiminin temelinde zaman tuzaklarıyla baş etmek gelmektedir. Bir hafta boyunca yaptıklarınızı ve bunları yaparken ne kadar zaman ayırdığınızı not almayı deneyebilirsiniz. Böylece neye ne kadar zaman ayırdığınızı ve sorunun nereden kaynaklandığını fark edebileceksiniz. Zaman tuzaklarıyla baş etmenizde farkındalık sağlamak önemli bir araçtır. Farkındalığa şu soruların yanıtlarını vererek başlayabilirsiniz: Gün içinde takip edebileceğim planlı bir programım var mı? Gün boyunca buna ne kadar uyum gösteriyorum? Zamanımı daha çok acil işlere mi, önemli işlere mi ayırıyorum? İyi bir zaman yönetiminde önemli işlere daha fazla zaman ayırdığınızı görebilirsiniz. Bir çalışma olarak, önünüzdeki bir hafta boyunca geçirdiğiniz zamanı ve uğraşlarınızı not alarak aşağıdaki bölümlere not almayı deneyin (Çizelgeyi indirip çıktısını alabilirsiniz). Sonraki hafta hangi kısımda daha fazla zaman geçirdiğinizi değerlendirmeye çalışın. Bu farkındalık çalışmasıyla zamanınızın ne kadarını neye ayırdığınızı görecek ve gerekli düzenlemeler için bir temel sağlayacaksınız.
  • Hedeflerinizi netleştirin. Hayatınızdaki büyük hedefleri netleştirmeden zamanınızı etkin şekilde kullanmanız neredeyse imkansızdır. Montaigne’nin deyişiyle, amacı olmayan bir gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez. Hayatınızın yönünü belirlediğinizde, zamanı kullanmak daha anlamlı ve gerekli hale gelecektir. Dolayısıyla, iş ve özel yaşamınızdaki hedefleri gözden geçirerek zaman yönetimindeki temel taşlardan birini yerine oturtabilirsiniz.
 Ertesi gün yapacaklarınızı planlayın. İş veya özel yaşamınızda olsun, bir zaman programı ile yaşamak zaman yönetimi açısından oldukça elzemdir. Bunun için, sonraki gün yapacaklarınızı önem sırasında göre listeleyin ve sabah ilk sıradaki yapacağınızdan başlayarak planınızı uygulayın. Bitiremezseniz, planınızı güncelleyerek ertesi gün kaldığınız yerden devam edin.
  • Ajandanın etkin kullanımı: Bir telefon uygulaması ile ya da küçük bir defter ajandaya sahip olmak, programlı olmanızda ve bu programa uymanızda etkin bir araçtır. Gerektiğinde ‘hayır’ diyebilmeniz için de ajandaya mutlaka ihtiyaç duyacaksınız.
  • Erteleme alışkanlığınızdan vazgeçin: Erteleme alışkanlığından kurtulmak için şu yöntemleri deneyebilirsiniz. Hoşlanmadığınız işleri önce yapmaya çalışın, erteleme eğiliminde olduğunuz işi parçalara bölerek gözünüzde kolay hale getirin, işin başlangıç ve bitiş zamanını mutlaka belirleyin ve işi bitirdiğinizde kendinizi sevdiğiniz şeylerle ödüllendirin.
  • Parkinson yasasını dikkate alın: Parkinson Yasası’na göre iş, ona ayrılan süreyi dolduracak biçimde genişler. Bazen bir işin sonuçlanması için uzun bir zaman süreci vardır. Bu sürecin uzunluğu sonuç odaklı insanlar için istekliliği ve motivasyon düzeyini olumsuz etkileyebilir. Bu gibi durumlarda uygulanabilecek iki yöntem vardır: Sürecin içine daha fazla ek iş ekleyerek işi zorlaştırmak ya da süreyi sanki daha erken bitecekmiş gibi öne çekerek zamanı kısaltmaktır.
Eğer zamanı doğru kullanmazsanız geçmişte yaşamak zorunda kalırsınız.
Mesela hiç düşündünüz mü insanlar geçmişi geride bıraktık demelerine rağmen bende çevremde her daim gördüğüm ilişkiler üzerine örneklemelerle devam etmek istedim yazıma.
İnsan neden geçmişte reddettiği biriyle bugün beraber olmak ister? Dün uzak durduğuna bugün yakın olmak istemesinin sebebi ne olabilir? Dün istemediğini bugün istemesinin, dün prim vermediğini bugün kıymete bindirmesinin sebebi ne olabilir? Bir de karşı istikametteki var. Geçmişte onu reddeden kişiyle bugün birlikte yürümek isteyenin gayesi ne olabilir? Onu dün istemeyen kişiyle bugün yeniden denemeye iten motivasyon nedir acaba?

Dün reddettiği kişiyle bugün beraber olmak isteyenin sebepleri olmalı. Ve reddetme nedeni ile kabul nedeni arasında bir ilişki. Belki o gün daha iyi bir aday vardı. O aday belki daha çekiciydi. Daha güzeldi, yakışıklıydı belki, daha varlıklıydı, daha ışıltılıydı; onunla bir gelecek daha parlak görünüyordu. Onu seçti ve işler hiç de beklediği gibi gitmedi. Daha güzel, yakışıklı birini yanında taşımanın onu ayrıcalıklı yapmadığını anladı belki. Veya onun zenginliğinin kendisine hayır getirmediğini anladı. Görmeye çalıştığı kadar nazik değildi, kıymetsiz hissettirdi ve ışıltısını yitirdi; anladı ki, onunla yaşanacak bir hayat hiç de parlak değil. Hata yaptığını anladı. Pişman oldu. Dün kabul etmediğine bugün hayatında yer açmak istiyor. O gün uzak dursun istediğine bugün kendi yaklaşıyor. Değerini bilecek olanın, o yüz çevirdiği kişi olduğunu düşünüyor.

Bir başka ihtimal daha var. Aradığı biri vardı. O geri çevirdiği, hiç uymuyordu kafasında resmettiğine. O günkü düşünceleri, ona o kararı aldırdı. Bugün düşünceleri farklı, dolayısıyla duyguları da başkalaştı. Kafasındaki resim değişti. Yeni resimdeki, biraz dün arkasını döndüğü kişiyi andırıyor.

Birinin, geçmişte onu reddeden biriyle beraber olmak için sebepleri olmalı. Aradan bunca zaman geçmişken niye? Sadece tükenmeyen sevgi ile açıklamak fazla iyi niyetli bir yaklaşım olur. Kimse yüzüne kapanan kapıyı unutmaz. Aynı kapıyı yeniden çalması, dün uğradığı hayal kırıklığını telafi etmek istediğinden olabilir mi? Çoktan kabuk bağlamış, ama kabuğunu düşürdükten sonra izi kalmış yarayı, açan iyi etsin istiyor olabilir mi?

Ya bunun ötesine geçmekse tasarladığı? Eski bir yanlışı telafi etmek değil de, intikam almak istiyorsa? Bir kere kendine “Evet” dedirttikten sonra arkasını dönüp gitmekse aklından geçen? Reddedene, yaptığının diyetini ödetmekse bütün amacı?

Bazen eski defterler açılıyor. Tarafları, bir sebepten yarım kalan hikâyelerini kaldıkları yerden sürdürmeye niyetleniyor. Yürür mü, yürümez mi? Niyete bakmalı. Niye olmasın? Her şey mümkün hayatta. Sadece eski defterleri gerçekten kapatmayı, bir daha dönüp bakmaya gerek duymayacak biçimde bir kenara koymayı bilmek gerek. Bunun için gerekli özürler dilenmeli, duyulan pişmanlıklar ifade edilmeli. İkisinin de dileği yeni bir defter açmaksa, birbirilerine ikinci bir şans vermelerine kim engel olabilir ki?