.

Askıya almak deyimi hep güncel olmuş, güncelliğini de hiç kaybetmeden korumuştur. Bunu nasıl, ne şekilde, ne zaman, nerede, kiminle işbirliği yaparak başarmıştır?  Kendine bu kadar çok güvenmiş, kendini bu kadar çok reklâma sokmuş hiçbir kelime ve deyim kendini ASKI kelimesi kadar pazarlayamamıştır…
Bunun üzerinde durmak, sizinle bunu paylaşmak, tartışmak, araştırmak bana  zevk verecek, ama daha büyük  zevki bize siz tattıracaksınız…. Neden, diye sorunuzu duyar gibi oldum; sizlerin, yazılarımızı okuyup- okutmanız, değerlendirmeniz bizi sizinle, bütünleştiriyor  DA ondan…?!
Bazı sözlerimiz, kullanıldığı toplumda alıcı bulmayı, satılmayı-pazarlanmayı çok sever, bazı insanlarımız gibi
SADELİK o kelimeye, sadelik o kişiye, sadelik o kelime grubuna, sadelik o oturma grubuna, sadelik o sohbet grubuna çok yakışmaz; peki ne olacak ? biraz süs, biraz hava, biraz bakış gerek; bunu da her ağız, her kelime ile yapamaz, bunu her kelime taşıyamaz…
Taşıyacaklardan biri çıktı, ASKI = -AS, fiil, -KI fiilden isim ASKI araç isimi.
ASKI-ya asacağınız nesne çok önemli… Hadi gelin,  bir-iki bir şeyler asmadan önce DEYİMLERE  bakalım, sonra da ASKIYA asalım:
       Başlıktaki anlamdaki deyimlere bakalım:

  1. Askıya almak,
  2. Askıdan almak,
  3. Askıda eğitim,
  4. ASKIDA EKMEK,
  5. Askıda yemek,
  6. Askıda para (yok!?),
  7. Askıdan indirmek,
  8. Askıya dizmek,
  9. Askıda gezmek,
  10. Askıda bırakmak,
  11. Askısız ceket,
  12. Askısız pantolon,
  13. Askısız bluz,
  14. Askısız entari,
  15. Askısız nikâh ( yıldırım nikâhı),
  16. Askısız kayıt ( 70’li yıllarda üniversitelere hakim olan ideolojik görüşlerin kendi arkadaşlarını kayıt puanlarını ilân ettirmeden kayıt ettirme),
  17. Askıdan esmek (boş laf,boş konuşma, ayak altından bostan bağışlama),
 
Askıya elbise, askıya pantolon, askıya gömlek, askıya yelek, askıya hırka, askıya kravat vb… OLUR…
Askıya EKMEK, OLMAZ !.. Olmamalı,
Olursa, ne olur, zarar mı olur?... Hayır, zarar olmaz da KİŞİYE-KİŞİLİĞE uygun YARARI da  olmaz…  Karın doyurur da  RUHU doyurmaz…
Dilenmenin EL açma şeklini ASKIYA alırsınız, elini erken uzatan ASKIYA, geç uzatan BASKIYA, hiç uzatamayan AÇKIYA, uzatıp-uzatmamada kararsız olan ŞAŞKIYA kalır…
Emeği ASKIYA almakla zedelenen gurur, EKMEĞİ askıya koymakla okşandığını sandığınız gurur, ŞUURU zedeler…
Askıdaki EKMEĞE uzanan  Eli bile kontrol altına alan sokağın ve mahallenin tabii MOBESELERİ olduğunu unutmayınız.. .
Gururlu  FAKİRİN  “KİRİ” olmaz;  çünkü o başkalarının kendisinden daha çok ihtiyacı olduğu düşüncesi içinde kendini ZİNDE, açlığını hep İZİNDE tutar…
ASKIDA EKMEKLE, günümüzde ekmek yoksulu varmış gibi SADAKA kültürüyle, insanımızda ONUR kırıcı hâl yaratırsınız…
ASKIDA ekmek yaparken, elimiz cebimize çok rahat gider… Askıda PARA, askıda ÇEYREK altın, askıda DÖVİZ (sonra askıda CEVİZE döner) neden yapmayız ?!.. Bunları yaparsak  ZEKÂT gündeme girer, EL cep deler, zekât ZEKLENİR (Ş.Karahisar ağzıyla zevklenir; dalga geçer)… Bu seferde yine varsıllı-yoksullar devreye girerse, işin sevabı-günahını temizleyemez !?..
ASKIDA EKMEĞE gelenlerin, gerçekten EKMEĞİ almaya ihtiyacı varsa (günümüzde sanmıyorum), ELİNİ uzatırken sağa-sola bakarak alır, ama başı hep aşağıda gider…Bir diğer TİP ise, gayet yüzsüz-duygusuz-vurgusuz şekilde EL uzatır, rahat biçimde alır, kimseyi takmaz, EKMEĞİ alır-gider, bir de çocuğunu gönderir (onu da yüzsüzlüğe-arsızlığa alıştırır ) ki, hatta ihtiyacı olmadan  alır,  KÂR sağladığını sanır.
İŞTE, bu anlayıştan bu tür insanları kurtarmak, gururlu YOKSUL ile gurursuz VARSILI ayırdetmek adına ASKIDA EKMEĞİ,  Ramazan AYININ kültürüne etkin kılarsak; kış aylarında aç kalan HAYVANLARA verdiğimiz YEMLERDEN farkı olmaz… İnsani RUHLAR zedelenirse, bir daha o insanlar ZÂDE olamazlar…
“Köylerimizde ihtiyacı olan AÇ-SUSUZ diye tanımladıklarımız  yoksullarımız   DİLENDİRİLMEZ, DOLANDIRILIRLAR…! ”  Köydeki dolandırmada KİŞİLİĞİ koruma, şehirdeki dilendirmede KİŞİLİĞİ zedeleme vardır…
 
 
Çözüm NE ?..
Dikkatli ve seçici olursak;
Askıda EKMEK yerine Osmanlı’dan bize MİRAS bırakılan maddi getirisi YOK,  götürüsü  ÇOK olan, fakat RUHÎ huzuru-DİRİ kişiliği-FARKLI kimliği oluşturan ZİMEM DEFTERİNİ (veresiye defterinden borç sildirme) ETKİNLEŞTİRSEK diye düşünürüm…
Böylece ne askıda GÖZ, ne komşuda SÖZ, ne oğlana istenen kızda İZ olur…?!
MİLLİ ve DİNİ bayramlarımızın BİRLİKTELİĞİNİN  (23 Nisan, 19 Mayıs ve Ramazan bayramının) hoşluğunu, güzelliğini ÜLKEMİZCE yaşamak dileğiyle…
 
                                                                                                               26.04.2020 
                                                                                 Dr. Hayrettin Parlakyıldız  
                                                                                 Kıbrıs İLİM Üniversitesi
                                                                  E-posta: hparlakyildiz@mynet.com