.

   Yıllardır kutlanan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, geldiği zaman kadınlarımızda bir telaş bir telaş !..  STK’lar devreye girer, okullarımızda Belirli Gün ve Hafta içinde kutlama hazırlığı başlar…
Üniversitelerimizin bünyesinde kurulan  Kadın Araştırmaları Merkezleri kolları sıvar, bir sosyo-kültürel etkinlik hazırlığı içinde bulur kendini !?….
Elbette ki bu yapılan hazırlıklar, ortaya konan çabalar, tüm KADINLARIN tanıtımı ve haklarının nerede gizli olduğunun ortaya çıkarılmasıyla ilgilidir. Gelin görün ki, 8 Mart Çalışan (Emekçi) Kadınlardan uzakta, sosyal kadın örgüsü içinde kutlanırken, Kadınlar, kadınların işçilik yönünü pek görmezler, görseler de salon toplantılarında pek itibar bulmazlar.  Pek tabiidir ki, buna sebep emekçi kadın tipinin liberal-kapitalist dünyadan itilerek, sosyalist dünyada kendilerine yer edinmelerine  yol açtığından  (eski söylemle komünist anlayışın ürünü olarak görüldüğünden), tüm kadınları TEK anlayış içinde bütünleştirerek,  KUTLAMA yaptıklarını görmek mümkün değildir.
Bunda liberal-kapitalist anlayışındaki kadınlarımızın karınlarının TOK, emekçi adıyla anılan kadınlarımızın karınlarının olduğu anlayışı da etkendir… Böyle bakış açısıyla kutlanan günde ister-istemez ayrılıklar-gayrılıklar ortaya çıkar ki, bu da KADIN HAKLARINI tartışmalı hale getirir… 
Bu günde istismarcı olarak nitelediğim “kuyumcu-çicekçi-konfeksiyoncu” esnaflara gün doğar, çarşı-pazar kalabalıklaşır, “düşünülmesi, gelecek için çözüm üretilmesi”  gereken anlamlı GÜNÜN içi boşaltılır, ciddi anlayış sulandırılır, iş duygusallığa dönüştürülür. Peki bunu kim yapar? “ tuzu kuru, karnı tok-gözü aç ”anlayış yapar… Kadınlarımızın ellerine bir karanfil- bir gül- bir buket çiçek tutuşturulur, Kadınlar Gününü oluşturulur…
Eğer, böyle yapılmazsa da kadınlarımız küstürülür, anılmamış-hafife alınmış sayılır, evde surat asmalar, kadınların arasında sohbetler dedikoduya dönüştürülür, erkekler sorgulanır, cepler aranmaya, saçlar taranmamaya başlar…
Çalışan kadınların sorunları-torunlarıyla karıştırılır, ciddi-seviyeli-çalışan-üreten, ürettiğini hanımca tüketen hem anne hemhem iş alanında etkili kadınlarımız yine kendisiyle başbaşa kalırken; üretmeyen, üretileni, eve geleni layıkıyla tüketemeyen kadınlarımız HAK arayışında LAF yarışında önde olmaya devam eder, bu da ideolojiyle buluşunca yöneticilere gün doğar, yeni söylemlerle HAK arayışına sokarlar, bazı STK’ların desteğiyle de sokaklarda TENCERE-TAVA havaya girer, kalabalıklarla prim yapar, bir bakarsın  kavgalar-susturmalar, küstürmeler AL sana Kadınlar Günü !...
Belirli-Gün ve Haftalar;  hatırlatmalar,  geçmişten ders çıkartmalar, hataları sorgulayıp geleceği daha anlamlı hale getirmeler olarak kutlanması gerekirken, DERT günü haline gelirse,  o toplumun bireyleri mutsuzluk ve umutsuzluk içine itilmiş olur ki, bunun da vebali (günahı) kime düşer ?! onu da sizler bulun ...
8 MART 2007’de Ukraına- Odessa’dayım. O gün genel tatil günü. Merak ettim, Ukraına bu günü nasıl kutluyor? diye kamerayı alıp caddeye çıktım, ne kadınlar yürüyüşte ne de erkekler gülüşte… Yolda rastladığıma, dilimin döndüğü kadar anlattığım bu günde ETKİNLİK yok mu diye sorduğumda aldığım cevap bana göre şaşırtıcıydı, “ böyle bir kutlama etkinliğinin olmadığını, ancak kutlamaya ev ziyaretine gidildiğini, herkesin ŞAŞLIK (piknik) yaptığını,” duyunca şaşırdım, piknik yerlerini dolaşarak çekim yaptım.
Bizde olsa sövenler-sövülenler, tavalar-tencereler,  kapılar-pencereler-çerçeveler, dükkânlar ve camlar, sonrasında CANLAR, hadi Allah  rastgetire…
Böyle bir anlayışın hâlâ devam edip-etmediğini  bu gün göreceğiz.  Peki, KKTC’de durum nasıl derseniz ? onu da haber kanallarından öğreniriz…
Biz de KİÜ (CSU) - KİÜKAM (Kıbrıs İlim Üniversitesi Kadın Araştırmaları Merkezi)  bir etkinlik düzenleyerek, Pazar günü tatilinden önce 8 Mart’ı farklı bir etkinlik içinde değerlendirdi.
 
KKTC’nin tanınmış, ailesinden gelen; ANNEDEN “sevgiyi-şefkati-yardımseverliği, yoksulu yedirmeyi-giydirmeyi”, BABADAN “ciddiyeti-iş disiplinini-dürüstlüğü” hepsinden önemlisi “gururu kibire” dönüştürmeme ilkesiyle, babadan gelen bu sesi hep hatırlamış,  iyi yetiştirilmiş, kültürlü, seviyeli, samimi, mütevazı, KKTC’nin zor günlerinde Kıbrıs Türk’ünün kadın tipini oluşturan bir ailenin ortanca kızı Işın Ramadan Cemil üniversitemizin konuğuydu.  Kıbrıs Türk kadınını yurt dışında temsile çalışmış,  STK’da kadınların öncülüğünü yapmış, Türkçe söylemi güzel, Türkiye’yi iyi tanıyan-değerlendiren, bir nevi Atatürk’ün çizdiği kadın tipini bende uyandıran bir HANIMEFENDİ’yi, gençlere önerilerini sıralarken, bir model tip oluşturmak istediğini hissederek,  kendilerini  dinledik;  böylece,  8 Mart Dünya Çalışan Kadınlar Günü’ne üç gün önceden merhaba dedik… 
Bizler de Girne’den, yazımızı okuyan-okutan, okumak isteyip de bir türlü zaman bulamayan kadınlarımızın 8 Mart Gününü kutluyor, etkinlikte emeği geçenlere teşekkür ediyor, cinsiyet ayırımı yapmadan tüm insanlara SEVGİLER gönderiyoruz…
08.03.2020 - Dr. Hayrettin Parlakyıldız,  Kıbrıs İLİM Üniversitesi