.

Raj raghunathan: yeni tanıştığım bir yazar olsada en son okuduğum kitabının başlığı sanırım herkes gibi benimde ilgimi çekmişti.
 
Şöyle demiş raj raghunathan (biraz kışkırtıcı bir başlık olmuş ama yinede güzel birşeye değinmiş aslında):
 
Madem o kadar zekisin niye mutlu değilsin….
 
Sahi yazar bu başlığı atarken okuyucularına neyi anlatmaya çalışmıştı diye düşünmeden edemiyor insan bu kitabı gördüğü ilk anda:
 
tabi bende her zaman ki gibi bir kitabı almadan evvel durduğu rafta ilgimi çektiği halde birde kişileştirme oyununu gözönüne alarak onunla konuşuyormuşçasına  beni al beni al diye bağırmasına aldırmadan,  özet kısmını okumadan almama alışkanlığı taşıdığım için özetini okuduğum zaman beni çok etkilemiş olmalı ki  o an tanışmış olduğum bu  yazarla birde baktım ki kitap artık benim olmuş…
 
Yazar’ın özetlediği kısımdan aklımda kalanları yazmaya çalıştım bende bir nevi: sahi bizler insanoğlu madem bu kadar zekiyiz niye mutlu değilizki…
Hiç düşündüğünüz ol dumu sahi benim bazen olmuyor değil:
İşte bu denli kışkırtıcı bir başlığı artık favori cümlem yaptım ve sizlerlede paylaşmadan geçemedim:
 
Zekisiniz, işinizde başarılısınız, kariyer basamaklarını hızla tırmanıyorsunuz ama mutlu değilsiniz!
 
 Yaşamınızı yeterince anlamlı ve doyumlu bulmuyorsunuz!
 
 Peki, sizi zeki ve başarılı yapan özellikleriniz, aynı zamanda daha mutlu ve doyumlu bir yaşama sahip olmanızı engelliyor olabilir mi?
 
Başarıyı getiren bazı özelliklerin mutluluğu nasıl azaltabileceğini ilginç ve eğlenceli egzersizler eşliğinde anlatan raghunathan, “yedi ölümcül mutluluk günahı, mutluluğu değersizleştirmek, üstünlük peşinde koşmak, umutsuzca sevgi arayışı, aşırı kontrolcülük, başkalarına güvensizlik, heyecan arayışı ve zihin bağımlılığı...
 
Ve bu “günah”larla bağlantılı yedi alışkanlığı ele aldığı kitabında birde bunlarla nasıl başa çıkılacağını da anlatmış okuyucularına.
 
Bana göre ise :
“Zeki ve başarılı olanlar da, mutluluk hakkında bir şey bilmiyor!”
 
Mutlu olmak aslında herkes için istedikten sonra çok kolay
 
İnsanlar hep geçmişin pişmanlığı ve geleceğin kaygısıyla yaşadıkları anlarını mahvederler. Mutluluğu da her zaman uzaklarda ararız çoğumuz. Hayat hep aynıdır biliyormusunuz sadece bizim ona bakışlarımız anlam katar. Yani dünya bizim görmek istediğimiz gibidir.
 
Güzel bakan güzel görür. Nedense hep yanlış tarafa bakıyoruz. Her hangi bir olay, kişi, yer vb. durumlara karşı ön yargılarımız vardır. Kendimizce sınırlarımız vardır. İşte esas mesele de budur.Ön yargıların olumsuz olması.
 
Her zaman olumlu olmayabilir. Ama olumsuz bir olaya olumlu yaklaşmakla; olumlu bir olaya olumsuz yaklaşmak arasında dağlar kadar fark vardır. Yani bir kişi yada olay hakkında  ön yargıda bulunacağımızda olumlu yaklaşmamız bize her zaman artı sağlayacaktır.
 
 Örneğin bir kişiyle yeni tanışırken herkezin ilk 3-5 dakikada bir ön yargısı oluşur.
 
İşte bu ön yargı olumsuz olursa ve sonuçta yanlış çıkarsa  yıkım yaratır.
 
Ama bu önyargı olumlu olursa ve yine yanlış çıkarsa yine yıkım yaratır fakat önceki durumun %50 kadar bir karımız olacaktır.
 
Ben herzaman bir yere giderken  yeni biriyle tanışırken yada bir olayı yorumlarken herzaman olumlu ön yargı oluşturmaya çalışırım.

Çünkü iyi bilirim ki bu alışkanlığım devam ettiği sürece hayatımda  bazı şeylerin daha iyi gideceğini düşünüyorum. Bence sizde çok zeki ama mutlu olmadığınızı düşünüyor ve bunula nasıl başedemeyeceğinizi düşünüyorsanız  bu kitabı okuyun ve benim felsefemle hayatınıza devam edin derim.

Çünkü bu hayatın birdaha asla tekrarı yok bilin ve devam edin hayatınıza.

Sevgiyle Kalın.