.

Anılarımız vardır, çocukluktan.. İşte benden bir örnek. Gelibolu yarımadasında, Berhamlı köyü yolunda, Böcekli bayırı mevkii.. Rampa yukarı çıkar iken duymuştum denileni; “Bak, şu beton dökülü alanda petrol aranmış. Bulunmuş, fakat çok derindeymiş..” ifadesini.
Sürek avına gidiyorduk, rahmetli babam, onun şimdilerde çoğu rahmetli arkadaşları ile, bir traktör römorkunda seyahat ederken.. O yıllarda, petrolün benim için pek bir anlamı yoktu. 15’ indeydim henüz.. Bulsalar ne olur, bulmasalar ne..?
Gelelim bu güne.. 7 il 9 sahada petrol aranması için, ilgili Bakanlığın ruhsat verdiğini anlatır bir habere takılı gözlerim.
 O da ne..? Çanakkale’ nin adı da geçiyor iller arasında..
Hat ta, özetle şöyle diyeyim; “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün Petrol Hakkına Müteallik Kararları, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kararlara göre TPAO'ya 7 ilde 9 sahada petrol arama ruhsatı verildi.”
ŞİMDİ SIKI DURUN.. 7 İLDEN BİRİ ÇANAKKALE
Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra, bende de bir heyecan yaşatan detayları aktarır haberlerde, şöyle geçiyordu Şehrimizin ismi; “Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına (TPAO) 7 ilde 9 petrol arama ruhsatı verildi. Buna göre, TPAO'ya Edirne, Çanakkale, Tekirdağ, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman ve Şanlıurfa'da, bazıları birden fazla ilin sınırlarında yer alan toplam 9 saha için petrol arama ruhsatı tahsis edildi.”
Sıralanın 7 il içinde, ikinci sırada ismi geçendi Çanakkale.. Bakarsınız, benim bildiğim o alanda da yapılır bir sondaj. Kim bilir..!
Aramaya ilişkin izin tamam da, ya süreci. Şimdi, zemin delinecek. Belki de bitki örtüsü de kökten kesilecek. Haliyle, çevreci eylemlerin adresi, şimdi de bu alanlar olmasın..
Enerji önemli yaşamda. Petrol, kömür, doğal gaz, vesaire.. Unutmadan elektrik.. Elektrik almadan, ilişkiler bile başlamaz iken yaşamda, elektrik o kadar önemli yani..
Şaka bir yana, enerji ve enerji veren her şey gerek yaşamda.. Misal, Yüzölçümleri 14 bin 455 hektarla 61 bin 671 hektar arasında değişen sahalar için verilen bahsettiğim arama ruhsatları 5 yıl süreyle geçerli olacakmış. Olmadı, bulunamadı, ne olacak..?
OLACAK ŞU; TÜRKİYEM ÇALIŞMALARINI SÜRDÜRECEK..
Tıpkı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafından tahsis edilen ruhsat sahalarında uzun soluklu arama ve sondaj faaliyetlerine devam ediyor olmamız gibi. Laf açılmış iken, YAVUZ sondaj gemisini izlemiştim, Akdeniz’ e ulaşmak için geçtiği Çanakkale boğazında.
Meslektaşlarım, bu ana ilişkin özel fotoğraflar çekme yarışındaydı. Bir fotoğraf vardı ki bazı yayın organlarında da yayımlanan, muhteşemdi bence.. Eceabatlı meslektaşım Bülent çekmişti o kareyi. Anadolu Ajansı Muhabiri Bülent Ersöz.
YAVUZ’ u Koca Seyid ile kompozisyon etmişti fotoğrafında. Bence, kesinlikle anlamı bir başkaydı bu karenin. 7 Düvele Çanakkale’yi geçilmez kılan, Seyit Onbaşının sondaj gemimiz YAVUZ ile birlikteliği, sanki günümüze dair bir ipucu oldu.
Böyle diyorum, ayrıntı şurada gizli; 7 düvele geçit vermeyen bir Koca Seyid, Petro aranacak 7 il ve onlardan biri Çanakkalem..
YAVUZ’ dan söz etmiş iken, devam edeyim bari. Başkent Haber turunda iken dün,  Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Aksoy’un sözlerine rastladım abonesi olduğumuz İHA’ nın büteninde.
Bakanlık Sözcüsü Aksoy;  "Yavuz sondaj gemisi Ada'nın güneyindeki G ruhsat sahasına intikal etmiştir" diyerek, bir ayrıntı veriyordu.
Merak eden Çanakkaleliler için, bahsedeyim bu haberden. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, "Yavuz sondaj gemimiz, geçtiğimiz cuma günü KKTC hükümetinin 2011 yılında Türkiye Petrolleri’ne verdiği ruhsatlar çerçevesinde, üçüncü sondaj faaliyetini gerçekleştirmek üzere Ada’nın güneyindeki 'G' ruhsat sahasına intikal etmiştir" diyordu. Bu intikal, belli ki yine birilerinin tepkisine yol açacak. Gerçi çok ta tın..  
Yavuz sondaj gemisinin KKTC ruhsat sahalarındaki üçüncü sondaj faaliyetine ilişkin AB tarafından yapılan açıklama hakkındaki bir soruya cevap verir iken sayın sözcü Aksoy;
 "Yavuz sondaj gemimiz, geçtiğimiz cuma günü KKTC hükümetinin 2011 yılında Türkiye Petrolleri’ne verdiği ruhsatlar çerçevesinde, üçüncü sondaj faaliyetini gerçekleştirmek üzere Ada’nın güneyindeki 'G' ruhsat sahasına intikal etmiştir. Bu sahada Ada’nın ortak sahibi olarak Kıbrıs Türklerinin de en az Kıbrıs Rumları kadar hakları vardır. Burada petrol ve doğal gaz bulunması halinde iki taraf da gelirleri birlikte paylaşacaktır" ifadelerini kullanmış dün..
Bu çerçevede Kıbrıs Türk makamlarının hidrokarbon kaynaklarının ve gelirlerinin hakça paylaşımına yönelik 13 Temmuz 2019 tarihinde yaptığı önerinin halen geçerli ve çözüm için önemli bir fırsat olduğunu da sözlerini ekleyip, şöyle demiş kendileri;
 "AB, ülkemizin ve Kıbrıs Türklerinin Doğu Akdeniz’deki haklarının gasp edilmesine 2003’ten beri sessiz kalmıştır. Yaptığı hiçbir açıklamada Kıbrıs Türklerine değinmemiş, Kıbrıs Türklerinin varlığını ve haklarını yok saymıştır. AB öncelikle birlik dayanışması kisvesiyle bu gerçeklikten uzak, ön yargılı, çifte standartlı politikalarını sona erdirmelidir. Kıbrıs Türklerinin Ada’nın doğal kaynakları üzerindeki hakları garanti altına alınıncaya ve 13 Temmuz 2019 önerisi çerçevesinde bir işbirliği mekanizması kurulana değin Ada’nın güneyinde de Kıbrıs Türklerinin haklarını korumaya devam edeceğimizden kimse şüphe duymamalıdır."
Ne de okkalı bir çıkış. Yine birileri delirecek. Seslerini yükseltecekler de belki.
Peki ya biz: Bence biz,bildiğimizi yapacağız, hakkımızı sonuna adar arayacağız..