.

Hayli net, hayli sert sözler. Düşünüldüğünde destek verilecek bir çıkıştı bence dün Başkent’ten gelen o ifadeler..
Rutin hale dönüştürdüğüm Başkent haber turunda, Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel başkanı sayın Destici’  nin açıklamasını pür dikkat okudum.  Şöyle diyordu Destici;”Türkiye her türlü bedeli ödemeyi göze alarak gereğini yapmalıdır”
Bir çok konuda olduğu gibi, benimde düşüncem hep bu.. Gerektiği anda, gereğini yapmalı Türkiyem..
Abonesi olduğumuz İHA’nın bültenindeydi, meslektaşlarım Neşra Durmaz ile Erdinç Türkcan’ ın kaleme aldıkları.
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Merkezinde düzenlenen basın toplantısında ediliyordu, dikkat kesildiğim bu sözler.  Genel Başkan Mustafa Destici, “Önceliğimiz barıştır ama gerekli olduğunda Türkiye her türlü bedeli ödemeyi göze alarak gereğini yapmalıdır” diyerek, hayli okkalı bir çıkışa imza atmış öyle değil mi?
Gündemi değerlendirirken gelen bu ifadelerin dahası da vardı aslındı. Terörle mücadelede kahramanca şehit düşen Mehmetçiklere Allah’tan rahmet, gazilere de acil şifalar dileyerek sözlerine başlayıp ediyordu sözlerini sayın Destici.
Türk Devleti ve milletinin terörle kahramanca mücadele ettiğine vurgu yapıyor, “Birileri oy uğruna, bir takım belediyeleri alma uğruna, fazla oy alma uğruna teröristlerin sözcüleriyle işbirliği yapmaya, onları masum göstermeye ve meşruiyet kazandırmaya devam ediyorlar.” diyerek, adrese teslim sözlerle ekliyordu ardından da;
 “İstanbul’da bazı hanımların izlemeye gittiği ve terör örgütünün siyasi uzantısı HDP’nin eş başkanlığını yapmış olan ve tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş’ın yazdığı ve sahnelenen tiyatro oyununu izlemeye giden hanımefendileri biz orada değil de Diyarbakır annelerinin yanında görmek isterdik.” Vurgusuyla, mevzua ayrı bir bakış açısı da ekliyordu.
BBP Gene Başkanı Destici’nin, “ İnsan sevgisinden bahsedenler, evlatları HDP yoluyla kandırılarak ya da zorla kaçırılan annelerin yanına gitmek, onların destansı mücadelesine destek olmak yerine terör örgütünün yazdığı tiyatroya gittiler.
En çok da şehit ailelerine, annelerine özür borçları vardır. Bırakın özür dilemeyi hala pişkin pişkin savunma yapıyorlar.” şeklindeki ifadeleri, bence dün hayli destek buldu.
 Tiyatro oyununu izleme olayının tamamen alıştırma ve meşruiyet operasyonu olduğunu savunup,  “Vatandaşımızın bunu iyi görmesi ve değerlendirmesi lazım.
Bunu Atatürk’ün kurucusu olduğu ve Atatürk’ün partisi olduğunu iddia eden CHP yapmıştır.
En son seçimde de PKK’nın uzantısı olan HDP ile işbirliği yapmaya çekinmemiştir.
İslamcı olduğunu iddia eden siyasi parti de HDP ile işbirliği yapmaktan çekinmemiştir.” Diyerek, manidar çıkışını sürdüren Destici’nin, şu dedikleri de pek dikkatimi çekti.
Şöyle ediyordu lafını sayın Destici; “Sadece dağda teröristlere karşı vereceğimiz mücadele ile terörü bitiremezsiniz.
Bu dönemde hükümet terörün tüm unsurlarına karşı bir mücadele vermektedir ama maalesef CHP ve onun etrafında ittifak oluşturan partiler terör örgütlerini meşru göstermektedir.
Bizim tavsiyemiz bu yanlışlardan dönmeleri ve devletin verdiği mücadeleye destek olmalarıdır.”
Açık açık çağrı ve açık açık öneri idi denilenler. Haksız mıyım?
Gene Başkan Destici’nin şu sözleri de pek dikkat çekiciydi bence. “Biz kurulduğumuz günden bu güne terörün tüm unsurlarına karşı topyekün mücadele etmek konusunu dile getirmiş bir partiyiz.   Bundan sonra da devletimizin yanında durmaya devam edeceğiz”
Bu ifadeyi anlamaya çalışmaya, gerek yoktu bence. Bar bar bağırıyordu anlatılan. ‘Safımız belli..” denilerek.
Ülke ve dünya gündeminin bir diğre baylığı için de değerlendirmeleri vardı sayın Destici’nin Misal Libya..
 Libya’daki gelişmelere değinip, Türkiye’nin önce Doğu Akdeniz’de yalnızlaştırılmaya çalışıldığını dile getirmesi, çarpıcı bir diğer yorumuydu sayın Destici’nin.
 Ve ardından dedikleri. “Hadi gel de dikkat kesilme..” türündendi bence.
Şöyle diyordu kendileri;  “Türkiyesiz bir adım attılar ve enerji arama çalışmalarına giriştiler. Ama Türkiye bunlara eyvallah demedi, önce kendi sondaj gemilerini bölgeye gönderdi ve Türkiye kararlı şekilde çalışmalarını sürdürdü.
Türkiye’yi Antalya körfezine sıkıştırma politikası izlemeye başladılar. Türkiye ulusal mutabakat hükümeti ile Akdeniz’de anlaşma imzaladı ve HDP dışında bütün siyasi partiler bunu destekledi. Türkiye yine Libya’nın meşru hükümeti ile güvenlik ve asgari işbirliği anlaşması yaptı.
Bu anlaşma Meclise gönderildiğinde AK Parti, BBP ve MHP dışındaki partiler bu anlaşmaya olur vermediler. Daha sonra tezkere Meclise geldi, yine anlaşmaya HDP ile birlikte karşı çıkan partiler tekrar karşı koydu. Allah aşkına siz Libya ile seçilmiş hükümetle asgari işbirliği yapmasanız kim sizi ciddiye alır. Bizim Arapların iç işlerinde ne işimiz varmış. Rusya’nın ne işi var, Yunanistan’ın ne işi var? Herkesten çok bizim işimiz var ve sonuna kadar orada olacağız.”
Bu son ifadesi de, açık ve netti bence. Tabii anlayana..
Sonrasında ise;  Türkiye elbette arabulucu da olur ama önce gücünü göstereceksin. Ben buradayım ama birinci önceliğim iç barış ama gerekirse asgari olarak da gereğini yaparım. Sen bu kararı ortaya koyamazsan kimse seni ciddiye almaz. Türkiye bunları yapmasaydı ne Rusya ile masada olurdu ne hafta sonu Berlin’de yapılacak konferansa davet edilirdi. Doğru muhalefet anlayışının temsilcisi Türkiye’de BBP’dir”  şeklindeki anlatımı da hayli dikkatimi çekti. Ne yalan söyleyeyim..
Güne özel atılan bir diğer başlık, Rusya’da tarafların anlaştığıama Hafter’in imza atmadığı konusundaydı.
 Ve Destici tam olarak şöyle diyordu; “Hafter’in şartlarından biri Türkiye’nin masada olmamasıdır. Bu onu yönlendiren güçlerin kararıdır. Önceliğimiz barıştır ama gerekli olduğunda Türkiye her türlü bedeli ödemeyi göze alarak gereğini yapmalıdır. Bizim için sadece Türkiye hak ve menfaatleri değil; KKTC menfaatleri ve o bölgedeki diğer ülkelerin ve masumların da menfaatleri söz konusudur. Bölgemizde İran ile ABD arasında yaşananlar bölgeyi daha da istikrarsızlaştırmaya, kan ve gözyaşının artmasına getirmiştir”
Başkent’ ten, öyle çok okkalı çıkışlar geliyor ki şu aralar; “Muhataplar duymazdan mı geliyorlar?”  diye sormadan edemiyorum.. Haksız mıyım sizce..?
 Türkiye’yi çevreleyen hin planlar, içeride de varlığını hissettirince,  insan dualarını bedduaya dönüştürüveriyor. Çevremde bu ara öyle çok ki beddua edenler.. Haliyle de “amin..” demeden duramıyor insan..