Altın Yıllar Yaşam Merkezi ve Çanakkale Belediyesinin Sosyal Medya hesapları üzerinden yayınlanan programda Altın Yıllar Yaşam Merkezi Yöneticisi ve  Sosyolog Işıl Çalışkan’ın  Koronavirüs ve aşılamaya dair sorularını yanıtlayan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, Önemli bilgiler verdi. Aşının önemini Kızamık Örneği vererek açıklayan Prof. Dr. Şener “Türkiye’ye baktığımızda neredeyse kızamık gündemde bile değil.  Bugün kızamığın gündemimizde olmaması aşının bir başarısı.  Dolayısı ile aşıya da soru işareti ile bakmamamız lazım” dedi.
Çanakkale Belediyesi bünyesine faaliyet gösteren ve Kentteki kıdemli vatandaşlara yönelik çeşitli çalışmaların yapıldığı Altın Yıllar Yaşam Merkez, Koronavirüs nedeni ile yaklaşık bir yıldır sadece uzaktan çalışmalarını gerçekleştiriyor. Kentteki yaşlı vatandaşların zaman geçirdiği Altın Yıllar Yaşam Merkezi pandemi dolayısı ile kapılarını kapatırken uzaktan yapılan sohbetler ve görüşmelerle çeşitli etkinlikler online olarak gerçekleştirildi. Bu kapsamda aşılamanın da başladığı bu haftada , Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener’i konuk eden etkinlik ile Koronavirüs ve aşı hakkında kıdemli vatandaşlara bilgiler aktarıldı.
Altın Yıllar Yaşam Merkezi ve Çanakkale Belediyesinin Sosyal Medya hesapları üzerinden yayınlanan programda Altın Yıllar Yaşam Merkezi Yöneticisi ve  Sosyolog Işıl Çalışkan’ın  Koronavirüs ve aşılamaya dair sorularını yanıtlayan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, önemli bilgiler de verdi.  Prof. Dr. Şener, virüsün bulaşıcılığı ile ilgili yaptığı açıklamasında “Koronavirüsü sürecin başından beri mutasyon geçiriyor. Bu yeni bir şey değil.  Koronavirüs zaten mutasyona eğilimli bir virüs.  Ama grip ve diğer virüsler gibi yüzey proteinini  çok hızlı değiştiren bir virüs değil.  Ancak Özellikle İngiltere’de görülen mutasyona baktığımız zaman  üç farklı bölgede aynı anda mutasyon olduğu için acaba tedavide, yayılımda, aşıda ve diğer faktörlerde bir değişime yol açar mı diye bir kaygı oluştu.  Bunun için de bir çok Çalışma yapıldı ve hızlı yayıldığı ile ilgili bir fikir oluştu.  Aşılarda ise bir hata oluşturmayacağını Laboratuvar ortamında deneylerle gösterdiler.  Virüsü kapmakla ilintili olarak  ağır hastalık tablosu oluşup oluşmadığı ile ilgili hala net bir bilgi yok. İngiltere Şubat’ın ilk haftasına kadar olan periyotta  kadar hem aşı kampanyası hem de bu mutasyon geçiren kişileri izleyerek  iki önemli soruya yanıt verecekler. Ama çok büyük olasılıkla  deneysel olarak gösterildiği için rahatlıkla söyleyebiliriz ki  şu anda geliştirilen ve kullanılan aşılar ile ilgili olumsuz bir faktörü olmayacak” dedi.
Aşı Virüsün Mutasyona Uğramasını  Nasıl Etkileyecek?
Her ayrı bedene girdiğinde motasyon geçirerek karşımıza çıkan, en son İngiltere’de aynı anda üç farklı bölgede gerçekleşen mutasyona da değinen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, vakanın yüksek olduğu ülkelerde mutasyonun yüksek olabileceğini belirterek, aşılamanın mutasyonu da engellediğini belirterek “Mutasyon kısmına çok konsantre olmamak lazım. Konsantre olmamız gereken yer  aşının kapsayıcılığı ve mutant virüsünün ülkemize girmemesi. Türkiye genelinde yapılan saha analizlerinde  çok düşük virüs komponent Türkiye’ye girdiği  tespit edildi. Ama bizim sahada bir handikabımız da var. Çok fazla varyant virüsleri izleyemiyorduk ama bu da bize bir ders oldu. Bakanlık ve diğer birimler bu virüsleri artık daha aktif takip ediyor.  Buradaki komponen aslında bir ana önce aşılanarak ve aşılama konusunda geri kalmayarak  virüsü enfekte olmayı engellemek gerekiyor. Çünkü   şöyle düşünmek lazım; Eğer virüse enfekte olmazsanız  virüsün değişim gösterme potansiyeli de azalacak.  Yani bir ülkede topluma bulaşma sayısı ne kadar yüksekse, virüsün de değişme yani mutasyon gösterme ihtimali o kadar yüksek.  Virüsler cansız alanda yaşamıyorlar, insana geçtikten sonra değişim kazanıyorlar.  Virüsü aldığınızda eğer aşı olmuşsanız, kandaki antikor  virüsü bloke ederse, virüs vücuda giremediği için  değişme potansiyelini kaybedecek. Yani aşılama paspektifinde baktığımız zaman  aslında aşının varyant virüsünün ortaya çıkmasındaki durumunu da azaltıyor” dedi.
Yüzde 70  Aşılanmadan Önlemlerin Tamamen Kaldırılması  Mümkün Değil
Aşılama gruplarında yapılan çalışmalara da değinen ve ne zaman normalleşeceğimiz hakkında da bilgiler veren    Prof. Dr. Alper Şene, toplumun yüzde 70’inin aşılanmadan önlemlerin tamamen ortandan kaldırılmasının mümkün olmayacağını belirterek “Aşının gruplandırılmasının sebebi, aşı yeterince stoklansa bile bir anda herkese aşı yapılamıyor.  Onun için de planlanması gerekiyor.  İlk grupta sağlık çalışanları ve ölüm riski yüksek olan 65 yaş üstü vatandaşlar yer alıyor. İkinci grupta ise 55 ve 65 yaş üstü  yandaş hastalığı olanlar dediğimiz  grup bir de hizmet sektöründe çalışanlar.  İkinci kategoride aynı zamanda özürlü okullarında çalışan öğretmen ve çalışanlar.  Üçüncü kategoride normal okul ve çalışanlar yer alıyor. Dördüncü kategoride  toplumun geri kalanı yer alıyor.  Burada aslında kritik olarak planlanması gereken nokta  Türkiye’ nin her yerinde aynı anda ve eşit oranda başlanması.  Çünkü neden, aşıyı niçin yapıyoruz biz?  Hastalığın kısılması. Hedefimiz ne?  toplumun en az  yüzde 70’inin aşılanması gerektiği için  virüsün direnci kırılsın ve maskeleri çıkararak  normalleşelim. Toplumumuzun yüzde 70’ini aşılamadan bu önlemlerin tamamen ortadan kaldırmak gibi bir periyot söz konusu değil. Bakanlığın genel verilerine baktığımızda ise  Türkiye’nin aşı yapma kapasitesi yıllık 40 milyon.  Bizim hedefimiz bunun üzerine çıkarak yıllık 60 milyon kişiyi aşılamamız ve bunu bir an önce yapmamız lazım” dedi.
Aşıyı Topluma Anlatmamız Lazım
Aşının Koronavirüs sürecindeki önemine değinen  ve Kızamık örneğini vererek, bu süreçte aşının en kadar önemli olduğuna değinen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener “Yasakların olması vakaların üzerinde ciddi farklılıklar yarattı. Kasım ayının ilk haftası itibari ile baktığımızda  ki başvuran, pozitif çıkan ve yoğun bakımda yatan hasta gruplarına baktığımızda bazı departmanlarda ciddi bir azalma var.  Burada yasakların katkısı oldu. Bunun dışında  Çanakkale halkının bilinçli olması artı bir değer kattı.  İnsanların bu bir yıl içerisinde bilgilenmeleri  çok önemli oldu bu süreçte. Çanakkale özelinde hasta sayısında ciddi bir azalma var.  Sürekli sıkı önlem uygulayarak  bunu ne kadar devam ettirebilirsiniz? Çok mümkün değil. Çünkü  sıkı yönetimin bir taraftan da dezavantajı var. Dezavantajı da şu;  siz bu kişilerin aynı zamanda bağışık olmalarını da engelliyorsunuz.  Bir şekilde bunlar doğal bağışıklık kazansa ölüm  riski olmasa, doğal bağışıklık kazansa  ölüm sirkülasyonu kendiliğinden kırılabilir.  O zaman ne yapmamız lazım? Kuru Bağışıklığı kendimiz uygulamamız lazım.  Bu işi pekiştirecek durum da bence aşı. Toplumda ne kadar yaygınlaşırsak, toplumda ne kadar sindirilmesini, soru işaretlerini giderirsek, aşı olan bir kişinin olmayan bir kişiyi nasıl koruduğunu anlatarak aşılama yapmalıyız.  Ben mesleğe ilk başladığım 90’lı yıllarda ve Kızamık salgınının olduğu yıllarda, köylere gidiyorduk ve köylerde aynı anda 3-4 çocuğun kızamıktan öldüğünü görüyorduk.  Ama şimdi bunu görmüyoruz. Türkiye’ye baktığımızda neredeyse kızamık gündemde bile değil.  Bugün kızamığın gündemimizde olmaması aşının bir başarısı.  Dolayısı ile aşıya da soru işareti ile bakmamamız lazım.  Gündemden düşsün anlamında söylemiyorum. Bilimsel olarak tabi ki tartışılsın ama  bunlar artık sağlık profesyonellerinin gündeminde olması gereken şeyler “ dedi.
 
Şerife Erdem