21 yıl önce batan Yunan bandralı gemi, son günlerin tartışılan ve kara kara düşündüren gündem maddesine dönüştü. Türk karasularında batan geminin taşıdığı yük arasında, Nükleer atık, Radyoaktf madde bulunduğu yönünde iddiaların kulaklarına ulaştığını söyleyen ve “İddia doruysa, ölüm kapıda.” diyerek sesini yükselten isim Çanakkale Kent Konseyi, Çevre Meclisi Sarıçay Çalışma Gurubu Kolaylaştırıcısı Ali Kamalı oldu.

“Mavi Vatan’ı Zehirler..”
Çanakkale Çevre ve Doğa Dernekleri Federasyonu Başkanı Bünyamin Nami Tonka, batık şekilde deniz dibinde 21 yıldır bekleyen gemiden,  ölümcül zehirli madde sızma ihtimali iddiasının dahi,  Türkiye’nin Tatil Cenneti Bozcada’ yı Cehenneme çevirmeye yeteceğini savundu
Çanakkale’nin büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu söyleyen Tonka,  Bozcaada açıklarında, 26 Temmuz 1999’ da aynı şirkete ait bir gemiyle çarpışıp batan, ‘Pelmariner’ in, Ölümcül yük taşıdığı iddialarının olayın gerçekleştiği yıllarda da dile geldiğini anımsatıp;
“İşiteni düşündüren bu iddialar ivedilikle araştırılmalı. Mavi Vatan zerre kadar dahi risk altında ise buna sessiz kalamayız” dedi.
-----------------------------------------
ŞİMDİLİK SESSİZ 49 METREDE, DERİN UYKUDA
-------------------------------------------
Çanakkale kamuoyu, 21 yıl önce Bozcaada açıklarında Türk karasuları içinde batan gemiye ilişkin ürküten iddiaya odaklandı.
Ölümcül yük taşıdığı ve olası bir sızma durumunda Mavi Vatan’ı zehirleyeceği iddiaları kulaklarına ulaşan bir isim, yüksek oktandan sesini yükseltti.
Çanakkale Kent Konseyi, Çevre Meclisi Sarıçay Çalışma Gurubu Kolaylaştırıcısı Ali Kamalı, battığı yıllarda, yükü tartışma yaratan ve bir dizi inceleme ardından, iddianın asılsız olduğu algısını sağlayan açıklamalar gelen konunun, yeniden gündeme gelmesi karşısında konuştu.
Batan gemide, Radyoaktif atık yük bulunduğu yönünde, endişe verici bulguların olduğunu, bu konuda yapılan araştırmaların ürküttüğünü sözlerine ekleyen Kamalı;
“Batan gemiden, ölümcül nükleer atıkların çevreye yayılmaya devam ettiği varsayımı dahi, ürkütücü.
Üzerinden 21 yıl geçmesine karşın, o dönemki iddialar halen aklımızda. Üstelik sahte raporlarla olayın örtbas edildiğini dahi savunanlar oldu. Dile gelen her iddia, o yıllarda yaşanılanlarla örtüşünce, endişemiz arttı.
Geminin battığı yıllarda, esrarengiz şekilde Geyikli sahillerinde radyoaktif bulgulara rastlandı.
Rutin olarak, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ nun bölgede yaptığı ölçümlerde, Geyikli sahilinde rastlanılan endişe verici oranlar, günlerce Çanakkale gündemini meşgul etti” hatırlatması yaptı.
Bozcada’ nın 4 mil açığında, Türk karasularında batan Yunanistan bandralı geminin,  Ayni Armatöre ait bir diğer gemi ile çarpışıp batmasının da düşündürücü olduğunu savunan Kamalı;
“Olayın özeti şu, aynı armatöre bağlı iki gemi çarpışıyor, biri batıyor. Batanın yükü tartışma nedeni. Çünkü iddiaya göre ölümcül özellikte. Her ne kadar batan geminin yükü, kayıtlarda  beyaz eşya ve motor blok parçaları olarak geçse de, gemide Radyoaktif maddelerinin olduğu algısını, üzerleri Radyoaktif uyarı işaretli bazı konteynerlerin bulunması oluşturmuştu.
Bölgede dalış faaliyeti sürdüren bazı balıkadamların bu konuda verdikleri bilgiler bulunuyordu.
O dönem Geyikli Sahilinde açılan bazı yazlık işletmelerin yakınındaki sahilde, kumsal alanda rastlanılan radyoaktif değerlerin yüksekliği, tüm bu iddialarla örtüşüyor ve endişemizi arttırıyor.” dedi.

MAVİ VATAN ZERRE KADAR RİSK ALTINDA İSE, SUSAMAYIZ..
Çanakkale Çevre ve Doğa Dernekleri Federasyonu Başkanı Bünyamin Nami Tonka ise, Bozcaada açıklarında Türk karasularında, 49 metre derinlikte yatan Yunanistan bandralı geminin, adeta ölümcül bir uykuda bulunduğu iddialarına sessiz kalmadı.
Mavi Vatan diye tanımladığı denizlerin, zerre kadar kirlilik ve radyoaktif madde gibi ölümcül özellikte bir kirlenmeye maruz kalmasına asla sessiz olmayacaklarını söyledi.
İddialar karşında,  21 yıl önce gerçekleşen bir takım çalışmaların olduğu bilgisine ulaştıklarını sözlerine ekleyen Tonka;
“Söz konusu araştırma, her ne kadar ‘yoktur’ dese de, batıktan bu gün dahi yükselen kötü kokular, endişe verici iddialar hayli düşündürücü.
Bir dönem, batığın 7-8 mil yakınına sahile ulaşan radyoaktif bulguları da göz önüne alır isek, endişelenmemiz, ivedi araştırma yapılmasını istememiz normaldir.
Sahilde, kumsal alanda rastlanılan Radyoaktif izlerin,  nedense kaynağı dile gelmemiştir.” Şekinde konuştu.
21 yıldır, üzerine atılı iddialara rağmen, 49 metre derinlikte, Türk karasuları içinde batık halde bekleyen geminin, iddialar doğruysa ölümcül bir uykuda bulunduğunu da sözlerine ekleyen Tonka;
“Yarın bir gün, çeşitli nedenler ile iddialara konu ölümcül atık su yüzüne çıkar ise, varın gerisini düşünün” dedi.

YA BATIK ÇIKARILSIN, YA DA..!  
Geminin denize zehir saçtığı yönündeki iddiaların, yenilip yutulamayacağını savunan Tonka, “Şu bilinmeli ki Çanakkale bu anlamda bir nükleer serpintinin adresi asla olmamalı. Bir facianın eşiğinde karşı karşıya kalabileceğimizi varsayıp sessiz kalmamız beklenemez. O batık çıkarılır, araştırır ve doyurucu bir sonuç kamuoyu ile paylaşılır. Bu iddianın gündemde kalması, tatil Cenneti Bozcaadamız için bir cehennem anlamı taşır ki, gereği bu nedenle acilen yapılmalıdır. Gemi battığı yerden çıkartılmalı, risk taşıyıp taşımadığı kamuoyuna net şekilde açıklanmalıdır” diye konuştu.
Yakın dönemde Çanakkale’nin çevresiyle,  doğasıyla ilgili birçok çalışma yaptıklarını anlatan Tonka;
“Ağırlıklı olarak morfolojinin değiştiğine tanık olduk.  Yani Çanakkale’nin toprak yüzeyinin değiştiğini görüyoruz. Suyla ilgili kirlilikleri görüyoruz. Tarım arazilerinin konuta açıldığını görüyoruz.
Yoğun bir şekilde ağaç kesimin olduğunu görüyoruz. Orman zenginliği açısından daha önce toprakların yüzde 54’ü ama şimdi yüz 54 oranın altına gittiğimizi görüyoruz.
Çanakkale yoğun b ir çevre saldırısına maruz kalmaktadır. Çanakkale’nin hem dağını hem de taşını, topraklarını sorguladığımız gibi denizini de sorguluyoruz.
Çanakkale Boğazı’nda yakalık 50 kadar batık var. Birinci dünya savaşı batıkları gibi, Boğazda çarpışıp batmış yük gemileri batıkları da var.
Çanakkale savaşları sırasında Morta Koyu’nda Golyat, Tekke koyunda Majestik, Kabatepe açıklarında Triyong gemileri batmış. Saros’ a gittiğimizde,  Suvla Koyunda  savaş batıklarına rastlanır. Batıklarla ilgili yapmış olduğumuz çalışmalar sırasında 20 Ocak 1918 tarihinde Gökçeada ile Bozcada arasında Midilli gemimizin batığını biliyoruz.
Bu çalışmalar devam ederken, yakın bir dönemde yani 26 Temmuz 1999 tarihinde Bozcada açıklarına Yunanlılara ait yine aynı armatör olmak üzere iki gemi çarpışıyor. Bu çarpışma sonucunda Yunanlıların bir gemisinin batığını görüyoruz.
Bu normal sıradan bir batık olarak görülebilir. Bu geminin yükleri arasında beyaz eşyalar varmış. İçinde Beyaz eşyalar bulun konteynerler gemi battıktan sonra suya yayılmış. Bir kısmı batın bulunduğu alana dibe çökmüş. Bir kısmı da Bozcaada’ da kıyıya vurmuş.
Gemi battıktan sonra, bir dizi çalışma ile depolarında bulunan yakıt tanklarından,  mevcuttaki 200 ton civarında yakıt tahliye edilmiş. Buraya kadar normal. 
Peki ya çarpışma..? Aynı şirketin gemileri açık denizde ne hikmetse birbirlerine denk geliyorlar, biri batıyor.
 İçinde radyoaktif atıkların olduğu iddia edilen gemi batıyor. Diğer gemiye bir şey olmuyor. Batan geminin Avrupa’nın radyoaktif maddelerini taşıyan ve bunların imhası için kullanıldığını araştırmalarımızda gördük.
Bu geminin Bozcaada’nın 4 mil açıklarında ve Türk karasularının içinde kasıtlı şekilde batırıldığı kanaatindeyiz. “ ifadelerini kullandı.
Tonka’nın en çarpıcı sözleri işe şöyle oldu; “Günlerdir bir iddiaya odaklandık. Battığı yıllarda, taşıdığı yük yine tartışma yaratan bu gemiye ilişkin denilenler doğru ise, hayati risk kapıda.”
Yunanistan bandralı,  39 bin 820 Grostonluk Pelmariner isimli konteyner gemisinin, 21 yıllık bir ölüm uykusunda olma ihtimalinin dahi, ürkütücü olduğunu belirten Tonka; “Bu noktada bir biz mi endişelenmeliyiz?” diye de sordu.

Erdem Sürek