Çanakkale Savaşları Enstitüsü tarafından sekizincisi düzenlenen Kent ve Tarih Sohbetleri Programı nın bu haftaki konuğu Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Yusuf Acıoğlu oldu. Acıoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı Kent ve Tarih Üzerine Sohbetler programında Çanakkale Boğazı’nın savunma yapıları konuşuldu.

Tarih boyunca etrafında kurulan uygarlıkların güvenlik stratejisini etkileyen Çanakkale Boğazı,bir çok savunma mekanizmasına da ev sahipliği yaptı. Özellikle Osmanlı devletinin son dönemlerinde savunma amaçlı boğazın çevresine bir çok kala ve tabya inşa edildi. İnşa edilen tabyalar Mehmetçiğe Çanakkale savaşları sırasında çok büyük avantajlar sağladı. Çanakkale Savaşının kaderini değiştiren kale ve tabyalar Çanakkale Savaşları Enstitüsü tarafından sekizincisi düzenlenen Kent ve Tarih Sohbetleri Programında bir kez daha konuşuldu. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Yusuf Acıoğlu’nun komuşmacı olarak katıldığı programda Çanakkale Boğazı’nın savunma yapıları konuşuldu.
Cevat İnce Moderatörlüğünde  gerçekleştirilen programda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Yusuf Acıoğlu, Gelibolu, Çimenlik, Kilitbahir, Seddülbahir, Namazgâh, Ertuğrul ve Nara gibi Boğaz’ın önemli noktalarına inşa edilmiş kale ve tabyaların mimari özellikleri ve savaş anında yaptıkları savunmalar hakkında bilgiler verdi.  Acıoğlu “Bu savunma yapılarının ilk olarak etrafı hendeklerle çevrili ahşap veya topraktan surlara sahip küçük kaleler olarak inşa edildi. Zaman içinde bu yapıların gelişen silah teknolojisine göre şekil alarak taştan oluşan ve içerisinde bonet ile top yuvalarının bulunduğu yapılar haline dönüştürüldü. Bunun yanı sıra 1807 yılında İngiliz donanmasının Çanakkale Boğazı’nı geçmesi üzerine Boğazın savunmasından sorumlu Feyzullah Efendi’nin idamına padişahlar tarafından karar verildi.   Kilitbahir’de Sarı Kule ile Namazgâh arasına ve Havuzlar mevkiine Ali Paşa tarafından 7 ve 14 toplu ahşap tabyalar yapıldı. Ancak ahşap ve topraktan yapılan bu yapılar günümüze ulaşamadı” dedi.
 
 Acıoğlu görsellerle devam ettiği sunumunda, Arşiv belgeleri arasında 12 Temmuz 1828 tarihli Kumkale ve Seddülbahir’den Muarız (Saroz) Körfezi’ne kadar olan sahilleri gösteren krokide,“Köseburnu” denilen mevkide “Hacı Ömerburnu Tabyası”nın gösterildiğini; 27 Ocak 1829 tarihli belgeye göre ise daha önce, Hacı Ömerburnu denilen mahalde tabya yapılması gerekirken yanlışlıkla “Köseburnu” denilen mevkide bir tabya yapıldığından bahsetti. 1800’lü yıllardan itibaren inşa edilen Bolayır, Ay Tabya, Yıldız, Anadolu Mecidiye, Yanıktepe, Goncasuyu, Palazbaba, Maltepe, Domuzdere Tabyalarına da değindi. Dr. Öğr. Üyesi  Yusuf Acıoğlu’nun fotoğraflar ve arşiv belgelerinden yararlandığı sunumunun ve katılımcıların sorularının ardından moderatör Cevat İNCE’nin konuşmacı Yusuf  Acıoğlu’na hediyelerini takdim etmesiyle program sona erdi. 
 
Şerife Erdem