Zevkler ve renkler tartışılmaz elbet. Sanatsal bakışa da, diyecek yok.
Kaldı ki; zaten bu konuda ahkam kesmeye ancak sanatçının bildiği yeter.
Kısadan bir öz edeceğim. Dile geldiği gibi de kaleme alacağım; “Ful yo da Troya…”
İtalyanca da ki anlamını işittiğimde, gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Kaldı ki, bir tarihte, etkili ve de yetikli bir isme, düzenlediği basın toplantısında, sesimi pek de yükseltmeden duyduğum sözden ve İtalyanca da ki anlamından söz etmiş, gülüşmüştük.
Hey gidi hey, görende türlü türlü düşünceyi akla düşüren bu hallere de gelip, dilin kemiği yok ya, okkalı sözlerle eleştirilecektin.
Yine bir tarihti. Tarihe adı geçen bir isme sormuştuk; “Sizin Kır At’a benziyor mu?” diye.
‘binaenaleyh…’ demeden, belki de bizler işitmeden ediyordu sözünü o tarihe geçen isim. Yani 9. Cumhurbaşkanımız Merhum Süleyman Demirel;
‘At’tan çok, katır’a benziyor…’ demeye gelen bir ifadeyle veriyordu, kendisine yönelen soruya yanıtını.
Ya şimdi…? Görende, türlü yorumları akla getiren haliyle, bizim simgemiz, Kordonun eşsiz güzellikteki tahta aktörü…?
Oysa ki, film setinden sonra, Kordon’a getirilip, bir araya getirilen parçaları sırasında başlayan bir aşkın, nikahla tamamlandığı anın da unutulmaz dekoru olmuştu bizim Truva atı.